O, akrabalarıyla birlikte kalıyor.
- He is staying with his relatives.
Tom benim yakın bir akrabam.
- Tom is a close relative of mine.
Bugün, Güneydoğu'da göreceli bir barış havası vardır.
- Today, there is a climate of relative peace in the south-east.
Bu göreceli ve belirsiz.
- This is relative and ambiguous.
Nispi nem oranını ölçmek için, bir psikrometre kullanabilirsiniz.
- You can use a psychrometer to measure relative humidity.
Yakında yaşayan bir yabancı uzakta yaşayan bir akrabadan daha iyidir.
- A stranger living nearby is better than a relative living far away.
Tom ve Mary yakın akrabadırlar.
- Tom and Mary are close relatives.