Onların işi bilgisayarları ağa bağlamaktır.
- Their job is to connect the computers to the network.
İnternete bir PC bağlamak roket bilimi değildir.
- Connecting a PC to the internet is not rocket science.
Bu kabloyu jeneratöre bağlamamız gerekiyor.
- We need to connect this cable to the generator.
Onlar bir demiryolu ile şehirleri birbirine bağlamayı planlıyorlar.
- They are planning to connect the cities with a railroad.
Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.
- He has no connection with this affair.
Onların Tom'la bağlantısı nedir?
- What's their connection to Tom?
Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.
- With your connections, you should be able to find a job for Tom.
Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.
- He has no connection with this affair.
O, o şirkete bağlıdır.
- She is connected with that company.
Deneysel kurulum neye benziyordu? Ne neye ve nasıl bağlıydı?
- What did the experimental set-up look like? What was connected to what and how?
O grupla bağlantıları kesmelisin.
- You should cut off your connections with that group.
Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.
- With your connections, you should be able to find a job for Tom.
Birdebire su aygırlarını bana niçin anlatıyorsun? O ve senin on iki kırmızı akvaryum balığının arasındaki bağlantıyı anlamıyorum.
- Why are you telling me about hippos all of the sudden? I don't see the connection between that and your twelve red goldfishes.
Bağlantıların ile, Tom için bir iş bulabilmelisin.
- With your connections, you should be able to find a job for Tom.
Mary'nin doğa ile güçlü bir ilişkisi vardır.
- Mary has a strong connection with nature.
Tom, doğa ile güçlü bir ilişkiye sahiptir.
- Tom has a strong connection with nature.
Ben hemen hemen her gün internet'e bağlanırım.
- I connect to the Internet almost every day.
Ben internete bağlanamıyorum.
- I can't connect to the Internet.
Hepimiz şimdiki zamanın yanı sıra geçmişle ve gelecekle bağlandık.
- All of us are connected with the past and the future as well as the present.
Hayatımda ilk defa birine bu kadar bağlandığımı hissettim.
- It's the first time in my life I've felt so connected with someone.
İnternet'e bu bilgisayarla bağlanıyorum.
- I am connecting this computer to the Internet.
Tom internete telefonuyla bağlanıyor.
- Tom is connecting his phone to the Internet.
Bu onunla nasıl bağlantılı?
- How is this connected to that?
Hiç internete bağlandın mı?
- Have you ever connected to the Internet?
Fadıl'ı suça bağlayan hiçbir kanıt yoktu.
- There was no evidence connecting Fadil to the crime.
Bilgisayarım yazıcıya bağlantılı gibi görünmüyor.
- My computer doesn't seem to be connecting to the printer.
İnternete bir PC bağlamak roket bilimi değildir.
- Connecting a PC to the internet is not rocket science.
O grupla bağlantıları kesmelisin.
- You should cut off your connections with that group.
Sen bağlantılarının olduğunu söyledin.
- You said you had connections.
Panama Kanalı Atlantiği Pasifikle bağlar.
- The Panama Canal connects the Atlantic with the Pacific.
Bu otoban Tokyo'yu Nagoya ile bağlar.
- This expressway connects Tokyo with Nagoya.
Fadıl'ın Leyla'nın ortadan kaybolmasıyla ilişkili olduğuyla ilgili hiç kanıt yoktu.
- There was no proof that Fadil was connected to Layla's disappearance.
Mary sincaplarla ilgili her şeyi toplar.
- Mary collects anything that's connected with squirrels.
Fadıl'ın Leyla'nın ortadan kaybolmasıyla ilişkili olduğuyla ilgili hiç kanıt yoktu.
- There was no proof that Fadil was connected to Layla's disappearance.
Onların hepsi akraba.
- All of them are connected.
Bir bilgisayarı internete bağlamak roket bilimi değildir.
- Connecting a PC to the internet isn't rocket science.
İnternete bir PC bağlamak roket bilimi değildir.
- Connecting a PC to the internet is not rocket science.
Bağlantılı bir uçuşum var.
- I've got a connecting flight.
Bağlantı kurduğumuzu hissediyorum.
- I feel like we're connecting.
Atlanta'ya bir aktarmalı uçuş alabilir miyim?
- Can I get a connecting flight to Atlanta?
Aktarmalı uçuşumu kaçırdım.
- I missed my connecting flight.
Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.
- The individual stars in a constellation may appear to be very close to each other, but in fact they can be separated by huge distances in space and have no real connection to each other at all.
Sami'nin suçlarla çok yakın bağlantıları vardı.
- Sami had very close connections to the crimes.
Konuyla hiçbir ilgim yok.
- I have no connection the matter.
Tom'un öldürülmesiyle ilgili olarak iki adam tutuklandı.
- Two men have been arrested in connection with Tom's murder.
I didn't connect my lost jewelry to the news of an area cat burglar until the police contacted me.
The new railroad will connect the northern part of the state to the southern part.
I'm flying to London where I connect with a flight heading to Hungary.
Both roads have the same name, but they don't connect: they're on opposite sides of the river, and there's no bridge there.
I think this piece connects to that piece over there.
When the technician connects my house, I'll be able to access the internet.
I connected the printer to the computer, but I couldn't get it work.
The bus was late so he missed his connection at Penn Station and had to wait six hours for the next train.
I was talking to him, but there was lightning and we lost the connection.
... And connect to people that are listening. ...
... and we can really connect with them. ...