Tom bir konferansta konuşma yaptı.
- Tom gave a speech at a conference.
Belediye Başkanı Tom Jackson bir otelin konferans salonunda konuşma yaptı.
- Mayor Tom Jackson made a speech at a hotel conference room.
O, konferans sonuçları hakkında ne düşünüyor?
- What does she think about the conference results?
Uluslararası Konferansta gönüllü bir çevirmen olarak çalışıyor.
- She is working as a volunteer interpreter at the international conference.
Meseleyle ilgili meslektaşlarımla görüşmeliyim.
- I must confer with my colleagues on the matter.
Bazı sıkıntılarınız varsa onunla görüşmenizi öneririm.
- If you have some troubles, I recommend you confer with him.
Yarın öğleden sonra ilk olarak personel toplantısı yapmak istiyorum, bu yüzden konferans salonunu ayırır mısın?
- I'd like to hold a staff meeting first thing tomorrow afternoon, so could you reserve the conference room?
Yurtdışında konferanslara katılıyorsun.
- You attend conferences abroad.
Onlar bizi konferanslarına davet ediyor.
- They invite us to their conferences.
Bilimsel toplantılara katılırım.
- I attend scientific conferences.
Önümüzdeki hafta bir toplantıya gideceğim.
- I'm going to a conference next week.
Local buttons popped when Henry Kissinger visited Little Rock last month to confer with Fulbright on the Middle East oil talks.
Confer thine estate with others . Be content and rest satisfied, for thou art well in respect to others .
The special immunities that are conferred on MPs were framed with the essential purpose of allowing them to speak freely in parliament.