O, yerel topluluklarında bir sorundu.
- It was a problem in their local community.
Sel toplulukları için bir krize neden oldu.
- The flood caused a crisis for their community.
Halk için kendini kurban ediyor.
- She sacrifies herself for the community.
Onlar halka açık yüzme havuzuna gittiler.
- They went to the community pool.
Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
- Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
Global toplumun bir parçasıyız.
- We live in a global community.