İnsanlar genelde banliyölerde rahatça yaşamaktadır.
- People often live comfortably in the suburbs.
Bu uçak rahatça 400 yolcu taşıyabilir.
- This airplane accommodates 400 passengers quite comfortably.
Küçük konforlu bir evimiz olacak.
- We will have a small comfortable house.
O konfor içinde yaşar.
- She lives in comfort.
İnsanlar rahat mı? Hayır.
- Are people comfortable? No.
Direksiyonun arkasında daha rahat hissediyorum.
- I feel more comfortable behind the wheel.
Göz kendi rahatlık düzeyinin ötesini görmez.
- The eye doesn't see beyond its own comfort level.
Üniversite sürecini rahatlıkla tamamladım.
- I completed the university course comfortably.
Direksiyonun arkasında daha rahat hissediyorum.
- I feel more comfortable behind the wheel.
İnsanlar rahat mı? Hayır.
- Are people comfortable? No.
Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.
- It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.
Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
- Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
Dairemi beğendin mi? Evet, çok konforlu
- Did you like my apartment? Yes, it is very comfortable.
Bu kulaklıklar hem şık hem de konforlu.
- These headphones are both stylish and comfortable.
Onun huzurunda asla rahat hissetmem.
- I never feel comfortable in his presence.
O, onu teselli etmeye çalıştı, ama o ağlamaya devam etti.
- He tried to comfort her, but she kept crying.
O, onu teselli etmeye çalıştı fakat o ağlamaya devam etti.
- She tried to comfort him, but he kept crying.
Tebdilimekânda ferahlık vardır.
- A change of scenery would provide comfort.
Tom Meryem'i ferahlatmak istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
Tom Mary'yi rahatlatmak için elinden geleni yapıyor.
- Tom is doing his best to comfort Mary.
Bir kadın kızdığında, onu rahatlatmak için ihtiyacın olan tek şey dört küçük öpücüktür.
- When a woman's angry, four little kisses are all you need to comfort her.
Markku Liisa'yı teselli etmek istedi.
- Markku wanted to comfort Liisa.
Tom Mary'yi teselli etmek istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
O ağladı ve ağladı ama hiç kimse onu avutmak için gelmedi.
- She cried and cried, but nobody came to comfort her.
Tom Meryem'i rahat ettirmek istedi.
- Tom wanted to comfort Mary.
Ben sadece seni rahat ettirmek istedim.
- I only wanted to make you comfortable.
Bunu uygun bir uzaklıktan sakince gözlemledi.
- He observed this calmly, from a comfortable distance.
the comforts of home.
Rob comforted Aaron because he was lost and very sad.
The home team is ahead by a comfortable margin.
I'll be quite comfortable here, what a great guestroom!.
This is the most comfortable bed I've ever slept in.
he was going to make away himself; but meeting by chance his master Plotinus, who, perceiving by his distracted looks all was not well, urged him to confess his grief; which when he had heard, he used such comfortable speeches, that he redeemed him e faucibus Erebi .