Kapak çıkmak istemiyor.
- The lid doesn't want to come off.
Gelmek istemediğini düşündüm.
- I thought you didn't want to come.
Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi.
- Mr Smith has not turned up yet though he promised to come.
Hadi gel içeri. Paranı al ve çıktıktan sonra kapının kapandığından emin ol.
- Come on in. Take your money and make sure the door is closed after you've left.
Hadi, Tom. Ona bir şey söyle.
- Come on, Tom. Say something to her.
Sakın bir daha buraya geleyim deme!
- Don't you dare come here again!
Sadece hoşça kal demeye gelmek istedim.
- I just wanted to come say goodbye.
Bizimle gelmek ister misiniz?
- Do you want to come with us?
Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez.
- Wisdom does not automatically come with age.
Biz silah azaltma konusunda onlarla anlaşmak istiyoruz.
- We hope to come to an accord with them about arms reduction.
Onun yeni romanı önümüzdeki ay çıkacak.
- Her new novel will come out next month.
Önümüzdeki kış buraya tekrar gelmek istiyorum.
- I want to come here next winter again.
Bu günlerde iş edinmek zor.
- Jobs are hard to come by these days.
İşsiz pek çok kişi ile işleri edinmek zordur.
- Jobs are hard to come by with so many people out of work.
İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
- Please make an appointment to come in and discuss this further.
İçeri girmek ister misin?
- Do you want to come in?
Bu kadar uzağa geldik, bu yüzden şimdi duramayız. Kötü yola düşmek istemiyorum.
- We've come this far, so we can't stop now. I don't want to backslide.
Tom'un uğramak için ve piyanoyu taşımamıza yardım etmek için zamanı olacağını umuyordum.
- I was hoping Tom would have time to come over and help us move the piano.
Ben, bir ara evinize uğramak istiyorum.
- I'd like to come around to your house sometime.
Tüm güzel şeyler bitmek zorundadır.
- All good things must come to an end.
Birlikte başlamak için buraya gelmemeliydin.
- You shouldn't have come here to begin with.
İçeri gelin. Başlamak üzereyiz.
- Come on in. We're just about to get started.
Kim gelirse gelsin, evden uzakta olduğumu söyle.
- Whoever comes, say I am away from home.
Kim gelirse gelsin, ona dışarıda olduğumu söyle.
- Whoever comes, tell him I'm out.
Tom'un hâlâ gelmeyi planladığından emin olmak zorundaydım.
- I had to make sure Tom was still planning to come.
Tom burada olmak istemese gelmezdi.
- If Tom didn't want to be here, he wouldn't have come.
Geri dönmek istemiyorsan, anlarım.
- If you don't want to come back, I'll understand.
Tom geldiği yoldan geri dönmek zorunda kaldı.
- Tom had to go back the way he'd come.
Belki Jane gelecektir.
- Maybe Jane will come.
Belki bana geri döneceksin?
- Maybe you'll come back to me?
Lütfen mümkün olduğunca çabuk eve gel.
- Please come home as quickly as possible.
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
Leave it to settle for about three months and, come Christmas time, you'll have a delicious concoctions to offer your guests.
The guests came at eight o'clock.
She’ll be coming ’round the mountain when she comes.
He came after a few minutes.
The pain in his leg comes and goes.
He came to SF literature a confirmed technophile, and nothing made him happier than to read a manuscript thick with imaginary gizmos and whatzits.
If we count three before the come of thee, thwacked thou art, and must go to the women.”.
He was a dream come true.
Winter comes after autumn.
His test scores came close to perfect.
I don't know when he's coming.
- I don't know when he will come.
I didn't bargain for Mary's coming so soon.
- I didn't expect that Mary would come so soon.