Yakında yaşamasına rağmen , onu nadiren görürüm.
- Although she lives nearby, I rarely see her.
Yakında bir yangın patlak verdi.
- A fire broke out nearby.
Yakındaki parkta oynamaları söylendi.
- They were told to play in the nearby park.
Onu yakındaki bir eve taşıdılar.
- They carried him to a nearby house.