clever; skillful; dexterous; ready; handy; followed especially by at

listen to the pronunciation of clever; skillful; dexterous; ready; handy; followed especially by at
İngilizce - Türkçe

clever; skillful; dexterous; ready; handy; followed especially by at teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

good
{s} güzel

Gerçekten güzel koktu. - It smelled really good.

Gerçekten güzel bir tadı var. - This sure tastes good!

good
{s} iyi

Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir. - This is a good book, but that one is better.

Benim çok iyi bir sözlüğüm yok. - I haven't a very good dictionary.

good
{s} yararlı

Sanırım bu kitabı okumanız yararlıdır. - I think it's good for you to read this book.

Balık yemek sağlığın için yararlıdır. - Eating fish is good for your health.

good
sağlıklı

Ben bütün iyileri tattım, ve sağlıklı olmaktan daha iyisini bulmadım. - I tasted all goods, and didn't find better than good health.

Taze hava sağlıklı olmak için gereklidir. - Fresh air is necessary to good health.

good
rabıtalı
good
{s} uslu
good
menfaat

Tom, acentenin menfaatı icabı işi bırakmalıdır. - Tom should quit for the good of the agency.

Birey, devletin menfaati için mevcut değildir. - The individual does not exist for the good of the State.

good
çürümüş olmayan
good
çok iyi

Benim çok iyi bir sözlüğüm yok. - I haven't a very good dictionary.

O çok iyi bir öğretmendir. - She's a very good teacher.

good
kazanç

Arabamı satarak iyi bir kazanç elde ettim. - I made a good profit by selling my car.

good
fayda

Sabah erken kalkmak sağlığın için faydalıdır. - It's good for your health to get up early in the morning.

Sigara içmek sağlık için faydalı değildir. - Smoking is not good for the health.

good
iyiler

Onlar çok çok iyiler. - They're very, very good.

Bazıları İngilizcede iyiler,ve diğerleri matematikte iyiler. - Some are good at English, and others are good at mathematics.

good
becerikli
good
sağlam

O iyi bir yaşam sağlamaktadır. - She makes a good living.

Tom'un sağlam bir el sıkışması var. - Tom has a good firm handshake.

good
iyilik

Kötülüğe karşı iyilik yap. - Render good for evil.

O bana bir iyilik yaptı. - He did me a good turn.

good
(zarf) oldukça
good
oldukça

İyi bir koltuk almak amacıyla tiyatroya oldukça erken gittim. - I went to the theater quite early with a view to getting a good seat.

O oldukça iyi bir fikir. - That's a pretty good idea.

good
peki

Peki iyi haber nedir? - So what's the good news?

Peki, biri iyi olmak zorunda. - Well someone has to be good.

good
(deyim) good few /many ( +plural) bircok
İngilizce - İngilizce
good