Gerçekten güzel bir tadı var.
- This sure tastes good!
Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi.
- At last a good idea struck me.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that is better.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that one is better.
Sanırım bu kitabı okumanız yararlıdır.
- I think it's good for you to read this book.
O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.
- He put her savings to good use.
Sağlıklı kalabildiğim sürece uzun yaşamak isterim.
- I want to live as long as I can stay in good health.
O, birkaç yıldır sağlıklı değil.
- He has not been in good health for some years.
Birey, devletin menfaati için mevcut değildir.
- The individual does not exist for the good of the State.
Tom, acentenin menfaatı icabı işi bırakmalıdır.
- Tom should quit for the good of the agency.
Onun Mahjong'da çok iyi olduğunu duydum.
- I hear he is good at mahjong.
Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
- I haven't a very good dictionary.
Arabamı satarak iyi bir kazanç elde ettim.
- I made a good profit by selling my car.
Sigara içmek çok zarar verir ama hiç fayda vermez.
- Smoking does much harm but no good.
Hastanedeki tatsız deneyimleri telafi etmek için, Tom onun için faydalı olandan biraz daha fazla içti.
- To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
En iyiler çoğunlukla iyilerin düşmanıdır.
- The best is often the enemy of the good.
Ben bütün iyileri tattım, ve sağlıklı olmaktan daha iyisini bulmadım.
- I tasted all goods, and didn't find better than good health.
O iyi bir yaşam sağlamaktadır.
- She makes a good living.
Endişelenme. Eminim, Tom'un henüz burada olmamasının sağlam bir nedeni var.
- Don't worry. I'm sure there's a good reason why Tom isn't here yet.
O bana bir iyilik yaptı.
- He did me a good turn.
Yanlış zamanda konuşulan bir söz iyilikten çok daha fazla zarar yapabilir.
- A word spoken at the wrong time can do very much more harm than good.
İyi bir koltuk almak amacıyla tiyatroya oldukça erken gittim.
- I went to the theater quite early with a view to getting a good seat.
Tom yemek pişirmede oldukça iyidir.
- Tom is quite good at cooking.
Peki iyi haber nedir?
- So what's the good news?
Bugün Pekin'de hava çok iyi.
- The air is very good in Beijing today.