cleaning teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- {i} temizlik
Karım temizlik konusunda takıntılı.
- My wife is obsessed with cleaning.
Ben sadece temizlik yapıyorum.
- I'm just cleaning up.
- temizleme
Birçok öğrenci sınıfı temizlemeden eve gitti.
- Several students have gone home without cleaning the classroom.
Şimdi buradaysan, temizlemeye yardım edebilirsin.
- Now that you are here, you can help do the cleaning.
- temizle
Birçok öğrenci sınıfı temizlemeden eve gitti.
- Several students have gone home without cleaning the classroom.
Hepimiz odayı temizlemekle meşguldük.
- All of us were busy cleaning the room.
- {i} kuru temizleyiciye gönderilen giysi v.b
- {f} temizle: prep.temizleyerek
- {i} ayıklama
- {i} kuru temizleme
Tom eve giderken kuru temizlemeyi aldı.
- Tom picked up the dry cleaning on his way home.
Kuru temizleme mi yoksa normal yıkama mı istiyorsun?
- Do you want dry cleaning or regular wash?
- clean
- temizlemek
Hepimiz odayı temizlemekle meşguldük.
- All of us were busy cleaning the room.
Ben köpek boku temizlemek istemiyorum.
- I don't wanna clean up dog shit.
- clean
- temiz
Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.
- Flowers and trees need clean air and fresh water.
Annesinin evi temizlemesine yardımcı oldu.
- She helped her mother clean the house.
- cleaning brush
- temizleme fırçası
- cleaning door
- temizleme kapağı
- cleaning fluid
- temizleme sıvısı
- cleaning supplies
- temizlik malzemesi
- cleaning woman
- temizlikçi kadın
- cleaning agent
- Temizlik malzemesi, temizlik araçları ve gereçleri
- cleaning all over the corners
- dip bucak temizlik yapmak
- cleaning gel
- Temizlik jeli
- cleaning pad
- ped temizlik
- cleaning sieve
- Temizleme/ayrıştırma eleği
- cleaning towel
- temizlik havlusu
- cleaning towel
- Temizlik bezi
- cleaning brush
- (Askeri) TOMAR FIRÇASI: Bir top namlusundaki yiv ve setleri temizlemekte kullanılan fırça. Tomar fırçası, bir çubuğa takılı veya iple çekilen madeni bir fırçadır
- cleaning device
- (Tekstil) temizleme donanımı
- cleaning fluid
- leke giderici (sıvı) ilaç
- cleaning head
- (Tekstil) temizleme başlığı
- cleaning instructions
- (Tekstil) yıkama talimatları
- cleaning out
- boşaltım
- cleaning passage
- (Tekstil) temizleme turu
- cleaning rod
- (Askeri) HARBİ, TOMAR AĞACI: Fırça, bez veya herhangi bir şeyle birlikte kullanılan ve ateşli bir silahın namlusunu temizlemeye yarayan çubuk
- cleaning solution
- temizleme solüsyonu
- cleaning station
- (Askeri) Bak. "decontamination station"
- clean
- {f} temizle
Okuldan sonra sınıfımızı temizleriz.
- We clean our classroom after school.
Annesinin evi temizlemesine yardımcı oldu.
- She helped her mother clean the house.
- do the cleaning
- temizlik yapmak
- clean
- {f} arıtmak
- clean
- {s} ak
- clean
- {s} arı
Ben halıyı temizlemek için bir şey arıyorum.
- I'm looking for something to clean the carpet with.
- clean
- temiz olarak
- chemical cleaning
- kimyasal temizlik
- clean
- (Kanun) muntazam
- clean
- net
- clean
- alnı açık
- clean
- temzilemek
- clean
- virüssüz
- clean
- adaletli
- clean
- (Ticaret) belgesiz
- clean
- paklamak
- clean
- mevzun
- clean
- şifresiz
- clean
- pürüzsüz
- clean
- (Gıda) ayıklamak
- clean
- biçimli
- clean
- safi
- clean
- (Muzik) temiz ses
- clean
- (Kanun) hilesiz
- clean
- temiz tütün
- clean
- temiz ahlaklı
- clean
- almak
- clean
- bitirmek
Tom Mary eve gelmeden önce evi temizlemeyi bitirmek istiyordu.
- Tom wanted to finish cleaning the house before Mary got home.
Odamı temizlemeyi bitirmek zorundayım.
- I have to finish cleaning my room.
- clean
- yenebilir (av eti vb)
- clean
- düzgün
- coal cleaning
- (Madencilik) kömür temizleme
- deep cleaning
- (Bilgisayar) yoğun temizlik
- weed cleaning
- (Tarım) ot temizleme
- alkaline cleaning
- alkalik temizleme
- barrel cleaning
- fıçıda temizleme
- beet cleaning machine
- pancar temizleme makinesi
- clean
- tam anlamıyla
- clean
- masum
- clean
- (hayvan) iç kılganlarını çıkartmak
- clean
- temizlik
Sadece temizlikçiler toplantı odasına girmeye yetkilidir.
- Only cleaners are authorized to enter into the meeting room.
Birçok ev temizlik malzemeleri zehir içerir.
- Many household cleaners contain poison.
- clean
- boş
Tom banka hesaplarını boşaltıp ortadan kayboldu.
- Tom cleaned out his bank accounts and disappeared.
Kirli su havuzdan boşaltıldı ve temiz su ile değiştirildi.
- The dirty water from the pool was drained, and replaced with clean water.
- clean
- temizlenmek
Ofislerimiz her gün temizlenmektedir.
- Our offices are cleaned every day.
- clean
- kullanılmamış
- clean
- yeni
O onlarla yeni bir sayfa açtı.
- He made a clean break with them.
Temiz, yenilenebilir enerjiye yatırım yapmalıyız.
- We need to invest in clean, renewable energy.
- clean
- içini temizlemek
- clean
- başarılı
- clean
- kurallara uygun
- clean
- adil
- clean
- sakatatını çıkartmak
- clean
- bütünüyle
- clean
- namuslu
- cotton cleaning machine
- pamuk temizleme makinası
- dry cleaning
- kuru temizleme
Lütfen kuru temizlemeden elbiselerimi alıver.
- Please pick up my dry cleaning.
Tom eve giderken kuru temizlemeyi aldı.
- Tom picked up the dry cleaning on his way home.
- dry cleaning detergent
- kuru temizleme deterjanı
- head cleaning device
- kafa temizleme aygıtı
- immersion acid cleaning
- daldırmayla asitli temizleme
- immersion alkaline cleaning
- daldırmayla alkalili temizleme
- metal cleaning
- metal temizleme
- acid cleaning
- (Mühendislik) İçerisinde korozyon önleyici bulunan seyreltik bir asit ortamı ile kazan iç yüzeylerini temizleme, yıkama, boşaltma ve asit etkisini gidermek için son bir alkalı ortamla yıkama gibi işlemleri içeren asitle temizleme süreci; bir metal yüzeyindeki kirlilik ve pasları, bu yüzeye asit+su karışımı uygyulayarak temiz leme etkinliği
- anodic cleaning
- anodik temizleme
- blast cleaning
- Kumlama ile temizleme
- brush cleaning
- fırçalı temizleme
- car cleaning brush
- araba yıkama fırçası
- clean
- {s} yasal
- emulsion cleaning
- emülsiyon temizleme
- head cleaning kit
- kafa temizleme takımı
- house cleaning service
- ev temizlik hizmeti
- industrial cleaning
- endüstriyel temizlik
- self-cleaning
- kendi kendini temizleme
- soak cleaning
- daldirmayla temizleme
- spray cleaning
- püskürtmeli temizleme
- spring cleaning
- bahar temizliği
- thread cleaning pick
- iplik temizleme pick
- ultrasonic cleaning
- sesüstü dalgalarıyla temizleme
- ultrasonic cleaning tank
- ultrasonik temizleme tankı
- Nozzle cleaning system
- (Tekstil) Düze temizleme sistemi
- Wharve cleaning device
- (Tekstil) iğ dibi temizleme robotu
- Yarn accumulator cleaning
- (Tekstil) İplik akümülatörünü temizleme
- boiler cleaning
- kazan temizleme
- chimney cleaning
- baca temizliği
- clean
- {s} yenebilir (av eti v.b.)
- clean
- {s} saf
Elektronik bileşenler saf izopropil alkol kullanarak temizlenebilirler.
- Electronic components can be cleaned by using pure isopropyl alcohol.
Elektronik bileşenler saf izopropil alkol kullanarak temizlenebilir.
- Electronic components can be cleaned using pure isopropyl alcohol.
- clean
- silip supürmek
- clean
- {f} boşaltmak
- clean
- (Nükleer Bilimler) (reactor) temiz (reaktör)
- clean
- temizleme
Hepimiz odayı temizlemekle meşguldük.
- All of us were busy cleaning the room.
Birçok öğrenci sınıfı temizlemeden eve gitti.
- Several students have gone home without cleaning the classroom.
- clean
- yıkamak
Bulaşık yıkamaktan nefret ederim, hatta tuvalet temizlemekten daha çok.
- I hate doing the washing up, even more than cleaning the toilet.
- clean
- {f} arındırmak
- clean
- {s} pak
- clean
- (Tekstil) 1. temiz 2. temizlemek
- clean
- {s} yazısız
- clean
- {s} ruhsatlı
- clean
- {s} engelsiz, açık
- clean
- {s} budaksız
- clean
- {s} lekesiz
- clean
- tümüyle
- clean
- clean out çöp boşaltmak
- clean
- {s} halis, saf, arı
- clean
- parasız bırakmak
- clean
- {s} kusursuz
Neredeyse kusursuz cinayetti: Biz, olay yerine geldik, bagajı açtık, adamı öldürdük ve izleri temizledik, ama biz cesedi gizlemeyi unuttuk.
- It was almost the perfect crime: we arrived at the scene, opened the trunk, killed the man and cleaned up the prints, but we forgot to hide the body.
- clean
- antmak
- clean
- terk etmek
- clean
- iç organlarını çıkartmak
- clean
- {f} parlatmak
- clean
- iyice
Odayı iyice temizleyeceğim.
- I'll give the room a good cleaning.
- clean
- galip gelmek
- clean
- tamamen
Onun evi haftada bir kez tamamen temizlenir.
- His house is cleaned thoroughly once a week.
Her şey tamamen temizlendi.
- Everything has been thoroughly cleaned.
- clean
- çok para kazanmak
- clean
- {s} katışıksız
- clean
- sili
- cotton cleaning machine
- (Tekstil) pamuk temizleme makinesi
- cylinder of cleaning system
- (Tekstil) temizleme silindiri
- electrolytic acid cleaning
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) elektrikle asitli temizleme
- electrolytic alkaline cleaning
- elektrikle alkali temizleme
- electrolytic alkaline cleaning
- (Elektrik, Elektronik) elektrikle alkalili temizleme
- fastness to cleaning
- (Tekstil) temizleme haslığı
- fastness to dry cleaning
- (Tekstil) kuru temizleme haslığı
- house cleaning
- ev temizliği
- house cleaning
- temizlik
- house cleaning
- tasfiye
- manual cleaning
- (Bilgisayar) el ile temizleme
- personal cleaning
- kişisel temizlik
- pneumatic torch cleaning
- pnömatik torç temizliği
- reef cleaning
- (Askeri) resif temizliği
- sulphuric acid cleaning
- sülfürik asitli temizleme
- synthetic dry cleaning solvent
- (Askeri) SENTETİK KURU TEMİZLEME MAHLULÜ: Bak. "chlorinated hydrocarbon"
- thorough cleaning
- dip köşe temizlik
- udder cleaning
- (Tarım) meme temizliği