Onların hepsi paralarını geri almak için yaygara koparıyor.
- They're all clamoring to get their money back.
Onunla karşılaştırıldığında çok gürültücüydü.
- Compared with him, she is very noisy.
Çok gürültücü olma, lütfen.
- Don't be so noisy, please.
Çocuklara sessiz olmalarını söyledim, fakat onlar gürültülü olmaya devam ettiler.
- I told the children to be quiet, but they just kept on being noisy.
Konuşmayı böylesine gürültülü bir odada sürdüremeyiz.
- We can not carry on conversation in such a noisy room.
O şamatacı ama yoksa çok kibar bir çocuk.
- He is noisy, but otherwise a very nice boy.
Thousands of demonstrators clamoring the government's resignation were literally deafening, yet their cries fell in deaf ears.
Anyone who tastes our food seems to clamor for more.
His many supporters successfully clamor his election without a formal vote.
After a confused murmur the audience soon clamored.