O, onu soğuk nezaketle yanıtladı.
- She answered him with cold civility.
Hükümet sivil ilişkilerden zarar görüyor.
- A government suffers from civil affairs.
Bazı siviller öldürüldü.
- Some civilians were killed.
Erdem, belki de sadece ruhun nezaketidir.
- Virtue, perhaps, is nothing more than politeness of soul.
İnsanlar siyasi doğruluk olarak adlandırdıkları şey gerçekte nezakettir.
- What people call political correctness is in reality politeness.
O, medeni haklarından mahrum edildi.
- He was deprived of his civil rights.
Tom Akdenizin eski medeniyetlerinin öğrenimini görüyor.
- Tom is studying the ancient civilizations of the Mediterranean.
Bu kitap, İç Savaş sırasında Amerika'daki yaşamın iyi bir resmini verir.
- This book gives a good picture of life in America during the Civil War.
Eğer tarih bize bir şey öğrettiyse, o da özel mülkiyetin medeniyetin ayrılmaz bir parçası olduğudur.
- If history could teach us anything, it would be that private property is inextricably linked with civilization.
20 yıl önce,kolejin hemen adından kamu hizmetine girdi.
- He entered civil service 20 years ago right after college.
Ona kibar bir cevap yazacağım.
- I will write him a civil answer.
Yerini yaşlı adama teklif etmesi, onun nazik bir davranışıydı.
- It was civil of him to offer his seat to the old man.
Bu bir iç savaş engelledi.
- It prevented a civil war.
Davis, iç savaş istemiyordu.
- Davis did not want civil war.
Bütün uygar ülkeler savaşa karşıdır.
- All civilized countries are against war.
Antik uygarlıkların kalıntılarını korumaya çalışmalıyız.
- We must try to preserve the remains of ancient civilizations.
She went into civil service because she wanted to help the people.