civil teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- sivil
Hükümet sivil ilişkilerden zarar görüyor.
- A government suffers from civil affairs.
Binlerce asker ve sivil ölüyorlardı.
- Thousands of soldiers and civilians were dying.
- {s} laik
- {s} resmi
Bu kitap, İç Savaş sırasında Amerika'daki yaşamın iyi bir resmini verir.
- This book gives a good picture of life in America during the Civil War.
- yurttaşlıkla ilgili
- mülkiye
Eğer tarih bize bir şey öğrettiyse, o da özel mülkiyetin medeniyetin ayrılmaz bir parçası olduğudur.
- If history could teach us anything, it would be that private property is inextricably linked with civilization.
- nezaketli
- medeni
Fakat medeniyetler daha karmaşık hale gelirken, daha iyi iletişim metotları gerekliydi.
- But as civilizations grew more complex, better methods of communication were needed.
Biraz daha medeni olmayı deneyebilirsiniz.
- You could try and be a bit more civilized.
- kibar
Ona kibar bir cevap yazacağım.
- I will write him a civil answer.
- nazik
Yerini yaşlı adama teklif etmesi, onun nazik bir davranışıydı.
- It was civil of him to offer his seat to the old man.
- uygar
Antik uygarlıkların kalıntılarını korumaya çalışmalıyız.
- We must try to preserve the remains of ancient civilizations.
Onlar tarihte kaybolmuş bir uygarlığın kalıntılarını çaldılar.
- They took away the remains of a civilization lost in history.
- İnşaat işleri, inşai
- {s} vatandaşlarla ilgili
- {s} devlete ait
- {s} bireysel, ferdi
- civil death manevi ölüm
- {s} iç
Yunanistan'da iç savaş sona erdi.
- The civil war in Greece ended.
Bir iç savaş tehlikesi vardı.
- There was a danger of civil war.
- {s} medeni hukuk ile ilgili
- vatandaşlık icaplanndan
- {s} hükümete ait, milli
- {s} hükümete ait
- civil disobedience yurttaşın haksız bulduğu bir kanuna karşı itaatsiz
- ferdt
- {s} yurttaşlık ile ilgili
- civil defense sivil savunma
- kamu
20 yıl önce,kolejin hemen adından kamu hizmetine girdi.
- He entered civil service 20 years ago right after college.
- halka ait
- dahili
- terbiyeli
- ferdi
- edepli
- (Hukuk) vatandaşlara ait
- medeni hukukla ilgili
- civil servant
- memur
- civilization
- {i} uygarlık
En eski uygarlıklar Mezopotamya'da ortaya çıktı.
- The earliest civilizations arose in Mesopotamia.
Dünyamız üzerinde çok az yer uygarlık tarafından rahatsız edilmeden kalmıştır.
- Very few places on our earth remain undisturbed by civilization.
- civilized
- {s} uygar
Uygar Avrupa'da, boğalar eğlence için hala işkence edilip öldürülüyorlar.
- In civilized Europe, bulls are still tortured and killed for fun.
Misyonerler yerlileri uygarlaştırdı.
- The missionaries civilized the natives.
- civilization
- {i} medeniyet
Tom Akdenizin eski medeniyetlerinin öğrenimini görüyor.
- Tom is studying the ancient civilizations of the Mediterranean.
Modern medeniyet bilim ve eğitim üzerine kurulmuştur.
- Modern civilization is founded on science and education.
- civilized
- medeni
Biraz daha medeni olamaz mısın?
- Can't you be a little more civilized?
Biraz daha medeni olmayı deneyebilirsin.
- You could try and be a bit more civilized.
- civil law
- medeni kanun
- civil dispute
- (Fizik) Vatandaşlık ile ilgili hukukî anlaşmazlık
- civil society services
- Toplum hizmetleri
- civil defense
- sivil savunma
- civil engineer
- {i} inşaat mühendisi
Babam inşaat mühendisidir.
- My father is a civil engineer.
- civil rights
- medeni haklar
O, medeni haklarından mahrum edildi.
- He was deprived of his civil rights.
Medeni haklarımızı korumak için mücadele etmeliyiz.
- We must fight to preserve our civil rights.
- civil rights
- siyasi haklar
- civil rights
- insan hakları
İnsan hakları umurumda değil.
- I don't care about civil rights.
- civil rights
- vatandaşlık hakları
Vatandaşlık haklarımı ihlal ediyorsun.
- You're violating my civil rights.
Vatandaşlık haklarımızı korumak için mücadele etmeliyiz.
- We must fight to safeguard our civil rights.
- civil servant
- kamu hizmetlisi
- civil court
- (Kanun) asliye hukuk
- civil division
- (Kanun) hukuk davaları bölümü
- civil engineering
- (İnşaat) sivil mimarlık
- civil engineers
- (İnşaat) inşaat mühendisleri
- civil justice
- (Kanun) hukuk mahkemeleri
- civil liberties
- temel haklar
- civil penalty
- (Kanun) para cezası
- civil servants
- memurlar
- civil service
- devlet memurları
- civil service
- (Kanun,Politika, Siyaset) amme hizmeti
- civil society
- burjuva toplumu
- civil status
- (Kanun) ahvali şahsiye
- civil war
- içsavaş
- civil war
- milli savaş
- civil work
- yapım
- civil work
- inşaat
- civil work
- inşaat işi
- civil wrong
- (Kanun) haksızlık
- civil wrong
- (Kanun) haksız muamele
- civil wrong
- (Kanun) haksız fiil
- civil administration
- sivil idare
- civil airport
- sivil havaalanı
- civil authority
- sivil otorite
- civil aviation
- sivil havacılık
- civil case
- hukuk davası
- civil code
- medeni kanun
- civil commotion
- halk ayaklanması
- civil defence
- sivil savunma
- civil disobedience
- kanunlara itaat etmeme
- civil engineering
- inşaat mühendisliği
- civil government
- sivil idare
- civil law
- medeni hukuk
Polis memuru medeni hukuku uygular.
- The police officer enforces civil law.
- civil liberties
- insan hakları
- civil liberty
- insan hakları
- civil life
- sivil yaşam
- civil marriage
- medeni nikâh
- civil population
- sivil halk
- civil servant
- devlet memuru
- civil service
- devlet hizmeti
- civil service
- milkiye memurluğu
- civil service
- devlet memurluğu
- civil service
- kamu görevi
- civil state
- medeni hal
- civil suit
- hukuk davası
- civil time
- günlük zaman
- civil tribunal
- hukuk mahkemesi
- civil twilight
- günlük tan
- civil war
- iç savaş
İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.
- While the civil war went on, the country was in a state of anarchy.
Yunanistan'da iç savaş sona erdi.
- The civil war in Greece ended.
- civil year
- mali yıl
- civil-spoken
- nazik
- civil-spoken
- terbiyeli
- Civil Affairs Group
- (Askeri) Sivil İlişkiler Grubu
- Civil Division of the Court of Cassation
- (Kanun) Yargıtay Hukuk Dairesi
- civil action
- hukuk davası
- civil association
- sivil toplum örgütü
- civil ceremonies
- sivil törenleri
- civil ceremony
- sivil tören
- civil charge
- para cezası gerektiren (hapis gerektirmeyen) suçlar
- civil code
- (Kanun) Yurtdaşlık yasası
- civil court
- (Kanun) Asliye hukuk mahkemesi
- civil court of first instance
- asliye hukuk mahkemesi
- civil disobedience
- Sivil itaatsizlik
- civil establishment
- memurlar
- civil foreman
- inşaat ustası
- civil law
- 1. medeni hukuk. 2. Roma hukuku
- civil law jurisdiction
- sivil yasanın yargı yetkisi
- civil liberty
- sivil özgürlük
- civil registry
- Sivil kayıtlar
- civil registry manager
- Nüfus müdürü
- civil remedy
- sivil çözüm
- civil rights movement
- yurttaşlık hakları hareketi
- civil servant
- devlet personeli
- civil service
- sivil devlet memurları
- civil society approach
- sivil toplumculuk
- civil union
- sivil sendika
- civil unrest
- halk ayaklanması
- civil war
- İç savaş
Bir iç savaş tehlikesi vardı.
- There was a danger of civil war.
Bu bir iç savaş engelledi.
- It prevented a civil war.
- civil wedding
- sivil düğün
- Civil Affairs command
- (Askeri) Sivil İşler Komutanlığı
- Civil Air Patrol; civil augmentation program; combat air Patrol; configuration a
- (Askeri) Sivil Hava Devriyesi; sivil kadro artırımı programı; muharebe hava Devriyesi; konfigürasyon ve alarm paneli; Konsolide işler süreci (Birleşmiş Milletler); kriz müdahele planlaması
- civil administration; civil affairs; combat assessment
- (Askeri) civil administration; civil affairs; combat assessment
- civil appropriation
- (Askeri) SİVİL İŞLER TAHSİSATI: Kara Kuvvetleri tarafından yapılan askeri işlerden ayrı olarak, sadece bazı sivil işlerin yapılması için ayrılmış ve Kara Kuvvetlerince idare edilen bir tahsisat; bir örnek olarak "Kara Kuvvetleri Mezarlık Masrafları" tahsisatı
- civil claim
- (Kanun) sivil mahkemede açılan dava
- civil day
- (Ticaret) takvim günü
- civil disturbance
- (Askeri) (RIOT) Ayaklanma karışıklık
- civil engineer support office
- (Askeri) inşaat mühendisliği destek bürosu
- civil engineering file; common equipment facility
- (Askeri) inşaat mühendisiği dosyası; ortak teçhizat tesisi
- civil engineering support plan group; civil engineering support planning generat
- (Askeri) inşaat mühendisliği destek planı grubu; inşaat mühendisliği destek planı oluşturucusu
- civil nuclear power
- (Askeri) SİVİL NÜKLEER GÜÇ: Nükleer silahların geliştirilmesi amacıyla nükleer teknoloji kullanma potansiyeline sahip ancak bilhassa kullanmamaya karar vermiş bir ülke. Ayrıca bakınız: "nuclear power"
- civil relife
- sivil direniş
- civil rights activist
- (fiil)tandaşlık hakları savunucusu
- civil time
- (Askeri) MEMLEKET SAATİ
- civil rights
- (Politika, Siyaset) sivil haklar
- civil rights
- kamu hakları
- civil rights
- (Kanun) medeni ve siyasi haklar
- civility
- nezaket
O, onu soğuk nezaketle yanıtladı.
- She answered him with cold civility.
- civil code
- medeni hukuk
- civil procedure
- medeni yargılama
- civil servant
- (Askeri) sivil memur
- civil service
- (Politika, Siyaset) sivil servis
- civil service
- (Kanun,Politika, Siyaset) kamu hizmeti
- civil society
- sivil halk
- civil work
- yapı
- civil works
- (Askeri) sivil inşaat işleri
- civility
- edep
- civilized
- medenileşmiş
- civilized
- hoş
- civilized
- terbiyeli
- civility
- incelik
- civilization
- uygarlaştırma
- civilization
- modern toplum
- civilized
- sosyal
- civilized
- {f} medenileştir
Misyonerler yerlileri medenileştirdi.
- The missionaries civilized the natives.
- Civil society
- sivil toplum
- civil law
- hukuk
Polis memuru medeni hukuku uygular.
- The police officer enforces civil law.
- civilization
- sivilleşme
- civil court
- hukuk mahkemesi
- civil engineer
- (isim) inşaat mühendisi
- civil law
- kamu hukuku
- civil law
- yurttaşlar yasası
- civil law
- (Kanun) kanunu medeniye
- civil law
- (Kanun) hukuku medeniye
- civil liberty
- (Politika, Siyaset) kişisel dokunulmazlık
- civil liberty
- (Kanun) beşer hukuku
- civil right
- (Politika, Siyaset) sivil hak
Eyalet yönetimi vatandaşlarının sivil haklarını mahrum etti.
- The state government deprived the civil rights of their citizen.
Amerika Birleşik Devletlerinde sivil haklar için mücadele 1954 yılında başladı, hükümetin herkese okul açılmak zorunda olduğunu söylediğinde.
- The fight for civil rights in the United States started in 1954, when the government said school had to be open to everyone.
- civil servant
- İng. devlet memuru
- civil servant
- kamu personeli
- civil service
- devlet memuriyeti,milkiye memurluğu
- civil service
- sivil kamu hizmetleri
- civil war
- dahili harp
- civil works
- (Askeri) SİVİL İNŞAAT İŞLERİ: İstihkam Sınıfının, askeri maksatlarla tali derecede ilgili ve daha çok sivil mahiyette işleri. Örneğin; nehir, liman ve su baskısını önleme tesislerinin inşaası, bakımı ve işletilmesi gibi
- civility
- {i} kibarlık
- civility
- kibarllk
- civility
- {i} terbiye, edep; nezaket, kibarlık
- civilization
- uygarlaşma
- civilization
- {i} medenileştirme
- civilization
- {i} medenilik
- civilization
- ekinç
- civilized
- {s} kibar
- civilized
- {s} ince
- civilized
- {s} nazik
- civilized
- ekinsel
- civilized
- ekinçsel
- civilly
- nazikçe
- civilly
- medenice
- civilly
- kibarca
- civilly
- yasal/kibar bir şekilde