Dolaşımda garip bir virüs olduğunu duydum.
- I heard that there was a strange virus in circulation.
O, bacaklarındaki zayıf kan dolaşımından sıkıntı çekiyor.
- He suffers from poor blood circulation to his legs.
Gazetenin büyük bir tirajı vardır.
- The newspaper has a large circulation.
O, çok büyük tirajlı büyük bir gazete için çalışıyor.
- He works for a big newspaper with a very large circulation.
Sıkı bir kemer kan dolaşımını engeller.
- A tight belt will interfere with circulation of the blood.
O, bacaklarındaki zayıf kan dolaşımından sıkıntı çekiyor.
- He suffers from poor blood circulation to his legs.
Bu gazete geniş bir sirkülasyona sahip.
- This newspaper has a wide circulation.
... They had circulation. ...
... was surprised to see that their daily circulation is ...