O, takımın bir üyesi olarak seçildi.
- He was chosen to be a member of the team.
Annem bu perdeyi seçti.
- Mother chose this curtain.
Ben sorunu görmezden gelmeyi seçtim.
- I chose to ignore the problem.
Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım.
- I realized that what I had chosen didn't really interest me.
Değiştirebileceğimiz bazı şeyler vardır fakat seçeceğimiz değil.
- There are some things we could've change, but we chose not to.
... Maybe the illness is something our souls chose to experience ...
... and why you chose to write it? ...