Şapkasını seçmek uzun zaman aldı.
- She took a long time to choose her hat.
Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
- They want to choose their mates by their own will.
İstediğinizi seçebilirsiniz.
- You may choose what you like.
Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
- Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
Mutfağı boyamak için bir renk seçmenin bu kadar zor olduğunu asla düşünmemiştim.
- I never thought it'd be this hard to choose a color to paint the kitchen.
Arkadaşlarını çok dikkatli seçmelisin.
- You should choose your friends very carefully.
Çeviri için teşekkürler. Ama başka bir bayrak seçiniz!
- Thanks for the translation. But please choose another flag!
İş için kimi seçeceğine karar vermek sana kalmış.
- It rests with you to decide whom to choose for the job.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Sen seçilmiş birisin.
- You are the chosen one.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Sonunda diğer kedi yavrusunu seçti.
- In the end she chose another kitten.
Ben sorunu görmezden gelmeyi seçtim.
- I chose to ignore the problem.
Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım.
- I realized that what I had chosen didn't really interest me.
Değiştirebileceğimiz bazı şeyler vardır fakat seçeceğimiz değil.
- There are some things we could've change, but we chose not to.
O, takımın bir üyesi olarak seçildi.
- He was chosen to be a member of the team.
Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım.
- I realized that what I had chosen didn't really interest me.
Kendi seçtiğim bir işi bulmayı umuyorum.
- I hope to find a job of my own choosing.
Karımı seçerken büyük bir hata yaptım.
- I made a big mistake when choosing my wife.
İş otel seçmeye gelince çok seçicidir.
- ׂShe's very picky when it comes to choosing hotels.
Tom'un çoğunlukla hangi elbiseleri giyeceğini seçmede sorunu var.
- Tom often has trouble choosing what clothes to wear.
Arkadaşlarını seçmede dikkatli olmalısın.
- You must be careful in choosing your friends.
O fikirler arasından seçiyoruz.
- We're choosing among those ideas.
Onun başkan olarak seçilmesine kimse karşı çıkmadı.
- Nobody argued against choosing him as chairman.
O, seçilenler arasındaydı.
- He was among those chosen.
Seçilmek istemiyorum.
- I don't want to be chosen.
Dilenciler seçici olamaz.
- Beggars can't be choosers.
I chose a nice, ripe apple from the bowl.
I need to pick out a Purim costume.
- I need to choose a costume for Purim.
He was chosen as president in 1990.
I chose to walk to work today.
I need to pick out a Purim costume.
- I need to choose a costume for Purim.
Strict abortion laws have been attacked in the courts, on the grounds that they violate a woman's fundamental right to choose whether or not to bear children.
We recently heard about a particularly daring espionage coup. Your mission, should you choose to accept it, is to listen to our panelists as they describe a tactic that even Matt Helm had never thought of.
... very hierarchical way or you could choose not to. ...
... And again, the more information you choose to give ...