Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
- They want to choose their mates by their own will.
Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
- Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
- Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
Beğendiğin herhangi bir kitabı seçebilirsin.
- You may choose any book you like.
Mutfağı boyamak için bir renk seçmenin bu kadar zor olduğunu asla düşünmemiştim.
- I never thought it'd be this hard to choose a color to paint the kitchen.
Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
- They want to choose their mates by their own will.
Çeviri için teşekkürler. Ama başka bir bayrak seçiniz!
- Thanks for the translation. But please choose another flag!
İş için kimi seçeceğine karar vermek sana kalmış.
- It rests with you to decide whom to choose for the job.
Sen seçilmiş birisin.
- You are the chosen one.
Yahudiler Tanrı tarafından seçilmiş bir ulustur.
- Jews are a people chosen by God.
Mary'ye iyi bir doğum günü hediyesi seçtik.
- We chose Mary a good birthday present.
O, takımın bir üyesi olarak seçildi.
- He was chosen to be a member of the team.
Ben sorunu görmezden gelmeyi seçtim.
- I chose to ignore the problem.
Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım.
- I realized that what I had chosen didn't really interest me.
Değiştirebileceğimiz bazı şeyler vardır fakat seçeceğimiz değil.
- There are some things we could've change, but we chose not to.
Siz ya da ben seçileceğim.
- You or I will be chosen.
O, takımın bir üyesi olarak seçildi.
- He was chosen to be a member of the team.
Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.
- You should be careful in choosing friends.
Arkadaşlarınızı seçerken çok dikkatli olamazsınız.
- You cannot be too careful in choosing your friends.
İş otel seçmeye gelince çok seçicidir.
- ׂShe's very picky when it comes to choosing hotels.
Arkadaşlarını seçmede dikkatli olmalısın.
- You must be careful in choosing your friends.
Tom onu bekliyor olsada, Mary'nin bir elbise seçmesi zamanını aldı.
- Mary took her time choosing a dress even though Tom was waiting for her.
Tom iş için Mary'yi seçiminde bir hata yaptı.
- Tom made a mistake in choosing Mary for the job.
Şu anda, tatil sırasında giymek için bazı uygun kıyafetler seçiyorum.
- Right now, I'm choosing some suitable clothes to wear during the vacation.
O, seçilenler arasındaydı.
- He was among those chosen.
Seçilmek istemiyorum.
- I don't want to be chosen.
Dilenciler seçici olamaz.
- Beggars can't be choosers.
I chose a nice, ripe apple from the bowl.
I need to pick out a Purim costume.
- I need to choose a costume for Purim.
He was chosen as president in 1990.
I chose to walk to work today.
I need to pick out a Purim costume.
- I need to choose a costume for Purim.
Strict abortion laws have been attacked in the courts, on the grounds that they violate a woman's fundamental right to choose whether or not to bear children.
We recently heard about a particularly daring espionage coup. Your mission, should you choose to accept it, is to listen to our panelists as they describe a tactic that even Matt Helm had never thought of.
... entirely depends on the individual circumstances we went to choose ...
... He's going to choose Google+ as his Sign-in method here. ...