O büyüleyici bir kadındır.
- She is a charming woman.
Paris Japon kızları için büyük bir cazibeye sahiptir.
- Paris has a great charm for Japanese girls.
Paris Japon kızları için büyük bir cazibeye sahiptir.
- Paris has a great charm for Japanese girls.
Bazen kötüleyici olarak gürültü, önemsiz ve cazibeden yoksun müzik diyoruz.
- We sometimes disparagingly call noise, music that's insignificant and devoid of any charm.
Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
- Her warm personality adds charm to her beauty.
O, kendini yeterince çekici olarak düşündü.
- He thought of himself as being charming enough.
Tom'un çekici olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is charming.
O büyüleyici bir kadındır.
- She is a charming woman.
Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
- That baby has charming eyes.
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Tom iyi bir şans tılsımı olarak bir kartal tüyünü saklıyor.
- Tom keeps an eagle feather as a good-luck charm.
Bir tür iyi şans tılsımın var mı?
- Are you some kind of good luck charm?
She wears a charm bracelet on her wrist.
The laughter rose like the charm of starlings.
She tried to win him over with her charms.
After winning three games while wearing the chain, Dan began to think it had been charmed.
He charmed her with his dashing tales of his days as a sailor.