Bulaşıkları masadan kaldırdı.
- She removed the dishes from the table.
Yoksulluk tesadüf değildir. Kölelik ve apartheid gibi insan ürünüdür ve insan etkinlikleriyle ortadan kaldırılabilir.
- Poverty is not an accident. Like slavery and apartheid, it is man-made and can be removed by the actions of human beings.
İlerlememize engel olan şeyler eninde sonunda kaldırıldı.
- The obstacles to our progress have been removed at last.
Leyla'nın cesedi kaldırıldı.
- Layla's body was removed.
Onlar uzaklaştırılmalı.
- They must be removed.
Yaralı, olay yerinden uzaklaştırıldı.
- The injured were removed from the scene.