Değişmek için asla çok geç değildir.
- It's never too late to change.
Her şey değişmek üzere.
- Everything's about to change.
Ben tarihi yarın geceye değiştirmek istiyorum.
- I'd like to change the date to tomorrow night.
Onu değiştirmek istiyorum.
- I want to change that.
Hükümet temel değişiklikler yapmalı.
- The government must make fundamental changes.
İnsan cildi sıcaklık değişikliklerine karşı çok duyarlıdır.
- Man's skin is very sensitive to temperature changes.
Otoban geçiş ücretini ödemen için tam değişime sahip olmalısın.
- You need to have exact change to pay the toll of the expressway.
O zamandan beri, Japonya'da büyük bir değişim oldu.
- Since then, a great deal of change has occurred in Japan.
O, para üstünü bana geri verdi.
- He gave me back the change.
Para üstünüzü unuttunuz.
- You have forgotten your change.
Tom cebinden demir para çıkardı ve onu adama verdi.
- Tom took some change out of his pocket and gave it to the man.
Mary üzerine güzel bir elbise giydi.
- Mary changed into a very nice dress.
Tom rapor üzerinde birkaç kelime değiştirdi ve onu yeniden gönderdi.
- Tom changed a few words on the report and resubmitted it.
İspanyolcada, değişiklikleri ve dönüşümleri göstermek için birçok farklı ifadeler vardır.
- In Spanish, there are many different expressions to indicate changes and transformations.
Değişiklik yapmak zorundasın.
- You have to make changes.
Değişiklik yapmak zor olacak.
- Making changes will be difficult.
Değişimi kim istiyor?
- Who does want change?
İklim değişimi, iç savaş,finansal zorluk ve altyapısal kaosun hepsi bu ülkede karışıklığa neden olmuştu.
- Climate change, civil war, financial hardship, and infrastructural chaos have all caused turmoil in this country.
Fiyatlar önceden haber vermeden değiştirilebilir.
- The prices are subject to change without notice.
Kullanım koşulları haber verilmeksizin değiştirilebilir.
- Terms of use may be changed without notice.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That won't change anything.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That'll change nothing.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That won't change anything.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That'll change nothing.
Hiç bozuk paran var mı?
- Do you have any small change?
Bozuk paramı genellikle masamın çekmecesine atarım.
- I usually toss my loose change into my desk drawer.
Tom çok fazla değişmedi.
- Tom hasn't changed very much.
Asla değişmezsin, değil mi?
- You never change, do you?
Ben taslakda bazı değişiklikler yapmak istiyorum.
- I'd like to make some changes in the draft.
Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.
- Physical changes are directly related to aging.
Nerede para değiştirmek için bir yer bulabilirim?
- Where can I find a place to change money?
Para değiştirmek istiyorum.
- I would like to change money.
Kartını ya da para üstünü makinede unutmamak için lütfen dikkatli ol.
- Please be careful not to forget your card or your change in the machine.
Tom sürücüye para üstünün kalmasını söyledi.
- Tom told the taxi driver to keep the change.
Keşke eve gitmek ve başka bir şeye dönüşmek için zamanım olsa.
- I wish I had time to go home and change into something else.
Keşke eve gitmek ve daha uygun bir şeye dönüşmek için zamanım olsa.
- I wish I had time to go home and change into something more appropriate.
Biraz para bozdurmak istiyorum.
- I'd like to change some money.
Tom üzerini değişmek zorunda değil.
- Tom doesn't have to change.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That will change nothing.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That'll change nothing.
Bana paranın üstünü yanlış verdin.
- You gave me the wrong change.
Tom sürücüye para üstünün kalmasını söyledi.
- Tom told the taxi driver to keep the change.
Tom öyle o kadar değişmiş ki hatta onu tanıyamadım.
- Tom had changed so much that I didn't even recognize him.
Dolaylı çevirileri yorumlarken dikkatli ol. Cinsiyetler değişmiş olabilir.
- Be careful interpreting indirect translations. Genders may have changed.
Değişen koşullara hızla uyum sağla.
- Quick to adapt to changing circumstances.
ABD Tarım Bakanlığı çiftçilerin ve çiftlik sahiplerinin işletmelerini değişen iklime uyarlamalarına yardımcı olmak için yedi yeni bölgesel iklim merkezi kurdu.
- The US Department of Agriculture established seven new “regional climate hubs” to help farmers and ranchers adapt their operations to a changing climate.
Benim e-posta adresim aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
- My e-mail address has been changed as follows.
Belgeler değiştirilmiş gibi görünüyor.
- The documents appear to have been changed.
Ağaçlardaki yapraklar sonbaharda renk değiştirir.
- The leaves on the trees change color in the fall.
Yapraklar renk değiştirmeye başladı.
- The leaves have begun to change colors.
Keşke Tom'la yer değiştirebilsem ama değiştiremiyorum.
- I wish I could change places with Tom, but I can't.
Onun hepsi değiştirildi.
- It's all been changed.
Toplantı için zamanın değiştirildiğini düşünüyordum.
- I thought the time for the meeting had been changed.
Büyükannem yaşam tarzını hiçbir zaman değiştirmedi.
- My grandmother never changed her style of living.
Tom fikrini değiştirmedi ve muhtemelen asla değiştirmeyecek.
- Tom hasn't changed his mind and probably never will.
Uzun süre görüşmedik. Ben, işini tekrar değiştirmiş olduğunu duydum.
- Long time, no see. I hear that you've changed your job again.
O gerçekten son zamandan beri çok değişti.
- He's really changed a lot since last time.
Tom değişime uğramış bir insan.
- Tom is a changed man.
Afganistan ve İran her ikisi de milli marşlarını 20.yüzyıl boyunca birkaç kez değiştirmişti.
- Afghanistan and Iran both changed their national anthems several times in the course of the 20th century.
Uzun süre görüşmedik. Ben, işini tekrar değiştirmiş olduğunu duydum.
- Long time, no see. I hear that you've changed your job again.
After a brisk walk, I washed up and changed my shirt.
The clowns changed into their costumes before the circus started.
I had to change the wording of the ad so it would fit.
A customer who pays with a 10-pound note for a £9 item receives one pound in change.
Can I get change for this $100 bill please?.
The train journey from Bristol to Nottingham includes a change at Birmingham.
The product is undergoing a change in order to improve it.
I would give any thing to change a word or two with this person.
Stock prices are constantly changing.
The food got a lot worse after the restaurant changed hands.
He quit Friday, but on Monday he had a change of heart and decided to come back, anyway.
But of course she's coming near her change of life, for she's years older than he is.
The defense moved for a change of venue, as the media coverage had made selecting an impartial jury from the small town impossible.
How can I change your mind about quitting?.
So don’t necessarily assume that something has changed if I appear to have changed my mind, sometimes my mind is all that’s changed.
I think they'll change their tune as soon as they try it the other way.
The suspect changed his tune when he learned the police had the evidence.
We'd lose money on most of our jobs if it wasn't for change orders.
I thought that we were going to study the project some more, but then he came back from the weekend and changed up, making it a top priority.
He changed up on Wilson after three fastballs and struck him out.
Her change-of-life mood swings are off-putting.
change-of-venue motion.
This RFQ is a real change-up.
The pitcher had a devastating change-up.
I had a change of heart about not going to Europe for my holiday and finally decided to go.
... into their own phones, is going to change everything. ...
... that took place during the 20th century. Thought, evidence, ideas, change, progress. ...