Tom iyi bir meydan okumaktan hoşlanır.
- Tom enjoys a good challenge.
Meydan okumaktan zevk aldım.
- I enjoyed the challenge.
Bu bir meydan okuma olacak.
- It's gonna be a challenge.
Tom meydan okumayı kabul etti.
- Tom accepted the challenge.
İklim değişikliği en büyük sorunumuzdur.
- Climate change is our greatest challenge.
Bu mesele gerçek bir sorundur.
- This problem is a real challenge.
Tom tenis oyununda Mary'ye meydan okudu.
- Tom challenged Mary to a game of tennis.
İki hamlede, Kasparov meydan okuyucu kontrol edecektir.
- In two moves, Kasparov will check the challenger.
Özellikel astım veya astım şüphesi olan insanlarda metakolin veya histamin solutularak solunum fonkisyon testleri yapılmasına "challenge" adı verilir.
İtirazını kabul ediyorum.
- I accept your challenge.
Sami ona itiraz etmedi.
- Sami didn't challenge that.
Tom Mary'nin bir tenis maçına davetini kabul etti.
- Tom accepted Mary's challenge to a tennis match.
Tom Mary'yi bir satranç oyununa davet edecek kadar aptaldı.
- Tom was stupid enough to challenge Mary to a game of chess.
We're still waiting to hear how the court rules on our challenge of the arbitrator based on conflict of interest.
Consanguinity in direct line is a challenge for a judge when he or she is sitting cases.
... So having talked about the challenge of scale, I'm going ...
... The challenge is making sure that you hang in between ...