Onun benden nefret ettiğini kesinlikle söyleyebilirim.
- I can say with certainty that he hates me.
Şimdiki zaman, tek gerçeklik ve tek kesinliktir.
- The present is the only reality and the only certainty.
O, oyunu mutlaka kazanacak.
- He is certain to win the game.
Niyetlerinizin güvenilir olduğuna eminim.
- I'm certain that your intentions are honorable.
Çeviri bir kadın gibidir. Güzelse güvenilir değildir. Güvenilirse kesinlikle güzel değildir.
- Translation is like a woman. If it is beautiful, it is not faithful. If it is faithful, it is most certainly not beautiful.
Üçüncü yıldız belirli bir krala ait oldu.
- The third star belonged to a certain king.
Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.
- Properly used, certain poisons will prove beneficial.
İnanç kanıt olmadan kesin olan şeydir.
- Faith is certainty without evidence.
O, kesinlikle cesaretsiz değildir.
- He is certainly not without courage.
Buraya ne zaman geldiği kesin değil.
- It is not certain when he came here.
Ona belli bir genç doktor tarafından bakıldı.
- He was taken care of by a certain young doctor.
Bizim sınıfta belli bir çocuktan etkileniyorum.
- I am attracted to a certain boy in my class.
Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
- Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
O, kesinlikle cesaretsiz değildir.
- He is certainly not without courage.
Tom kesinlikle hepimizin eğlendiğinden emin oldu.
- Tom certainly made sure we all had a good time.
Tom, Mary'nin onun büyükbabasının altın saatini çaldığından oldukça emindi.
- Tom was reasonably certain that Mary had stolen his grandfather's gold watch.
Herhangi bir şey hakkında emin değilim.
- I'm not certain about anything.
Tom kesinlikle takımındaki herhangi biri kadar çok çalışıyor.
- Tom certainly works as hard as anyone else on his team.
... be looking for more certainty and predictability about what ...
... run. You can't change that. There's another mode that I'll call certainty. ...