Sadece üç saat uyuduysan, kesinlikle sınavda iyi yapmayacaksın.
- If you’ve only slept for three hours, you certainly won’t do well in the exam.
O, kesinlikle cesaretsiz değildir.
- He is certainly not without courage.
Elbette o ondan bağımsızdır.
- Certainly he is independent of him.
Elbette bir arabaya ihtiyacım olacak.
- I will certainly need a car.
Elbette bir arabaya ihtiyacım olacak.
- I will certainly need a car.
Elbette, bu şeyler doğrudur.
- Certainly, these things are true.
Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok.
- You can certainly swim in the lake, but there is no sense in doing so.
Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
- Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
O belirli bir gangster tarafından tehdit edilmektedir.
- He is threatened by a certain gangster.
Bu kitap belirli bir değere sahiptir.
- This book has a certain value.
Ted'in oyunu kazanacağı belliydi.
- Ted was certain of winning the game.
Tom takdir edeceğin belli niteliklere sahip.
- Tom has certain qualities you'll appreciate.
Ben herhangi bir hata yapmadığımdan oldukça eminim.
- I'm pretty certain I haven't made any mistakes.
Tom kesinlikle bugün geleceğini herhangi birinin bilmesine izin vermedi.
- Tom certainly didn't let anyone know that he was arriving today.
Tom kesinlikle kendinden emin görünüyor.
- Tom certainly sounds confident.
Tom kesinlikle hepimizin eğlendiğinden emin oldu.
- Tom certainly made sure we all had a good time.
Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
- I want to be certain that we're doing what's best for Tom.
Konserin saat kaçta başladığını Tom'un bildiğinden emin olmak zorundayım.
- I have to make certain Tom knows what time the concert starts.
O, oyunu mutlaka kazanacak.
- He is certain to win the game.
İstasyonda güvenilir bir beyefendiyle karşılaştım.
- I met a certain gentleman at the station.
Çeviri bir kadın gibidir. Güzelse güvenilir değildir. Güvenilirse kesinlikle güzel değildir.
- Translation is like a woman. If it is beautiful, it is not faithful. If it is faithful, it is most certainly not beautiful.
Sami, Leyla'nın ölümü için kimin sorumlu olduğunu bildiğinden emindi.
- Sami was certain he knew who was responsible for Layla's death.
Bu maçı kimin kazanacağı hala belli değil.
- It's still not certain who's going to win this match.
Sadece üç saat uyuduysan, kesinlikle sınavda iyi yapmayacaksın.
- If you’ve only slept for three hours, you certainly won’t do well in the exam.
Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
- Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
Tom'un kesinlikle bazı oldukça eski-moda fikirleri var.
- Tom certainly has some pretty old-fashioned ideas.
Bazı çevreler aynı şeyi ısrarla söyleyip duruyorlar.
- Certain circles keep saying the same thing insistently.
Muayyen dillere çevirisi anlamsız olan cümleler vardır ve bu yüzden, sakınılması gerekir.
- There are sentences whose translation into certain languages is senseless and, therefore, should be avoided.
Would you like it with ice? Certainly, and with lemon please.
he verily thought he had young live frogs in his belly, qui vivebant ex alimento suo, that lived by his nourishment, and was so certainly persuaded of it, that for many years following he could not be rectified in his conceit.
You may certainly join us for dinner.
Tom certainly is a strange kid.
- Tom certainly is an odd kid.
Tom certainly should have kept his promise.
- Tom certainly should've kept his promise.
Certain people are good at playing (contract) bridge.
You jolly well deserved it.
... Certainly if you're walking if you're in ...
... It could certainly happen here as well. ...