Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
To different minds, the same world is a hell, and a heaven.
- Farklı aklı olanlara, aynı dünya bir cehennem ve bir cennettir.
Tom and Mary were a match made in heaven.
- Tom ve Mary cennette yapılan bir eşti.
Marriage, in peace, is this world's paradise; in strife, this life's purgatory.
- Huzurlu evlilik bu dünyanın cennetidir, çekişmeli evlilik bu dünyanın arafıdır.
The United States is a paradise for almost every kind of sports, thanks to its wonderfully varied climate.
- Harika değişik iklimleri sayesinde, Amerika Birleşik Devletleri, hemen hemen her türlü spor için bir cennettir.
John said that the kingdom of heaven was near.
- Yahya, cennet krallığının yakında olduğunu söyledi.
Sami and Layla had an idyllic life.
- Sami ve Leyla cennet gibi bir hayat yaşadılar.