Tom Fransızca öğrenmekle çok fazla ilgileniyor gibi gözükmüyor.
- Tom didn't seem terribly interested in learning French.
Sorusuna çok şaşırdım.
- I was terribly confused by his question.
Bruce kız arkadaşı onu terk ettiğinde son derece üzülmüştü, ama kısa sürede atlattı.
- Bruce was terribly upset when his girlfriend left him, but he soon got over it.
Oh, son derece üzgünüm.
- Oh, I'm terribly sorry.
Sami, Leyla'yı korkunç bir şekilde özlüyordu.
- Sami missed Layla terribly.
Sırp trenleri korkunç bir şekilde yavaş...
- Serbian trains are terribly slow.
Tom'a berbat bir şekilde muamele edilmişti.
- Tom was treated terribly.
Benim yavru köpeğim öldü ve ben berbat bir şekilde üzgünüm.
- My puppy died, and I'm terribly upset.
Aşırı derecede pahalı.
- It's terribly expensive.
Bu hafta her ikimiz için de aşırı yoğundu.
- This week has been terribly busy for both of us.
The lion roared terribly.