Genellikle öngörülemeyen hava tarafından kazaya sebep olundu.
- The accident was caused chiefly by the unpredictable weather.
Sebep ve sonuç birbirlerine tepki yaparlar.
- Cause and effect react upon each other.
Biz mümkün olan en az zarara sebep olmak istiyoruz.
- We want to cause the least possible harm.
Bir olaya sebep olmak istemedim.
- I didn't want to cause a scene.
Tom bize daha fazla soruna neden olmak istemedi.
- Tom didn't want to cause us any more trouble.
Dikkatsiz araba sürme kazalara neden olmaktadır.
- Careless driving causes accidents.
Bütün boşanmalarının temel nedeni evliliktir.
- Marriage is the main cause of all divorces.
İnsan ölümlerinin çoğuna, sigara dumanı neden olmuştur.
- A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes.
Genellikle öngörülemeyen hava tarafından kazaya sebep olundu.
- The accident was caused chiefly by the unpredictable weather.
Bu kazaya neyin sebep olduğu tam bir sır.
- It is a complete mystery what caused the accident.
Paniğe yol açmak istemiyorum.
- I don't want to cause a panic.
Herhangi bir soruna yol açmak istemiyoruz.
- We don't want to cause any trouble.
Onun işini kaybetmesine neyin sebep olduğunu düşünüyorsun?
- What do you think caused him to lose his job?
Buna rağmen, bizim hâlâ ağrıların beyin işlemleri tarafından tam olarak nasıl neden olduğu hakkında bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.
- All the same, we still need a scientific account of how exactly pains are caused by brain processes.
Burada iyi bir amaç için buradayız.
- We're here for a good cause.
Alarm için neden olmadığını anlıyorum.
- I see no cause for alarm.
Fırtına hiçbir hasara neden olmadı.
- The storm didn't cause any damage.
Ereksiyon problemlerinin çeşitli nedenleri olabilir.
- Erection problems can have various causes.
O, büyük problemlere neden olabilir.
- That can cause big problems.
Deprem geniş çaplı hasara yol açtı.
- The earthquake caused widespread damage.
Zayıf temeller evin çökmesine yol açtı.
- Weak foundations caused the house to subside.
Tom bana çok sorun çıkarıyor.
- Tom causes me a lot of trouble.
Bir trafik kazası, bize bir sürü soruna neden oldu.
- A traffic accident caused us a lot of trouble.
Genellikle öngörülemeyen hava tarafından kazaya sebep olundu.
- The accident was caused chiefly by the unpredictable weather.
Bu kazaya neyin sebep olduğu tam bir sır.
- It is a complete mystery what caused the accident.
Richter ölçeğine göre 8.9 büyüklüğünde bir deprem Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye neden oldu.
- An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
- The accident has caused many deaths.
O, davaya hiçbir katkıda bulunmadı.
- He contributed nothing to the cause.
Yakında hareket artmıyordu. Birçok kişinin cesareti kırıldı ve davadan ayrıldı.
- Soon the movement was no longer growing. Many people became discouraged and left the cause.
Sorun çıkarmak için burada değilim.
- I'm not here to cause trouble.
Onlar onu mesele çıkarmak için sınıfta olmakla suçladılar.
- They accused him of being in the classroom in order to cause trouble.
Yapmak istediğim son şey sana bir probleme neden olmak.
- The last thing I want to do is cause you a problem.
Yapmak istediğim son şey size daha fazla acıya neden olmamdır.
- The last thing I want to do is cause you any more pain.
Onlar onu mesele çıkarmak için sınıfta olmakla suçladılar.
- They accused him of being in the classroom in order to cause trouble.
Mesele kazaya kimin neden olduğu.
- The question is who caused the accident.
Doğal sebeplerden öldü.
- She died of natural causes.
Benzer sebepler benzer sonuçlar üretirler.
- Like causes produce like results.
Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.
- When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.
Nesnelerin ağırlığının sebebi yer çekimidir.
- Gravity causes objects to have weight.
Bütün boşanmalarının temel sebebi evliliktir.
- Marriage is the main cause of all divorces.
Yangına dikkatsiz bir sigara içicisinin sebep olduğu ortaya çıktı.
- It transpired that fire was caused by a careless smoker.
Kazaya sebep olduğuma son derece pişmanım.
- I deeply regret having caused the accident.
Çevre kirlenmesi anormal hava koşullarına neden oluyor.
- Environmental pollution is causing abnormal weather conditions.
Soruna neyin neden olduğunu biliyor musun?
- Do you know what's causing the problem?
Onlar kazanın nedenlerini araştırmak için anlaştılar
- They agreed to look into the causes of the accident.
Lonesome George, türünün kalan son kaplumbağası, bilinmeyen nedenlerden öldü.
- Lonesome George, the last remaining tortoise of his kind, died of unknown causes.
Tüm soruna sebep olan sensin.
- You're the one causing all the trouble.
Kovanlarına sebep olan şey bu olabilir.
- That may be what's causing your hives.
The explosion caused a panic.
The explosion caused much damage to the building.
He is fighting for a just cause.