Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

carried, brought, supported, paid

listen to the pronunciation of carried, brought, supported, paid
İngilizce - Türkçe

carried, brought, supported, paid teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

born
doğmak

Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir. - Be born, get married, and die; always bring money.

Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu. - The man was ashamed of being born poor.

born
{s} doğum

Benim doğum günüm 12 Haziran. Magdalena, benimle aynı günde ve yılda doğdu. - My birthday is June 12. Magdalena was born on the same day and year as me.

Onlar Tayland doğumlular. - They were born in Thailand.

born
{s} doğuştan: a born preacher doğuştan vaiz
born
doğma

Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bir savaşın patlak verdiği Aralık 1941'de henüz doğmamıştım. - I was not yet born when a war between Japan and the U.S. broke out in December 1941.

Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu. - The man was ashamed of being born poor.

born
gözlerini açmak
born
kökenden
born
doğmuş

O, yirmi yıl önce doğmuş olmayı diledi. - She wished she had been born twenty years earlier.

O bir Amerikalı, ama o Japonya'da doğmuş ve büyümüş olduğu için, oldukça akıcı bir şekilde Japonca konuşabiliyor. - He is an American, but as he was born and brought up in Japan, he can speak Japanese quite fluently.

born
dünyaya gelmek
born
doğuştan

Tom doğuştan liderdir. - Tom is a born leader.

Kojin Kudo bir doğuştan şairdir. - Kojin Kudo is a born poet.

İngilizce - İngilizce
{a} born