Bakım onun görünüşünü on yaş büyük yaptı.
- Care has made her look ten years older.
Bebeğin bakımı benim görevim.
- Taking care of the baby is my job.
Onu itinayla ambulansa kaldırdılar.
- They lifted him carefully into the ambulance.
Yolu geçerken dikkat etmelisin.
- You must take care when you cross the road.
Şeylerin üzerinde çok dikkatlice düşünmeyi seven tipim.
- I'm the type who likes to think things over very carefully.
Tom büyük özenle kalktı.
- Tom rose with great care.
Özenle hazırladığım konuşmamı yaptım.
- I gave my carefully prepared speech.
Bununla tek başına ilgilenmek zorunda kalacaksın.
- You're going to have to take care of this by yourself.
Biri Tom'la ilgilenmek zorunda.
- Someone has to take care of Tom.
Annem, kaygısız, neşeli ve iyi huyludur.
- My mother is carefree, cheerful and good-natured.
Genç kız kaygısızca kahkaha attı.
- The young girl laughed carelessly.
Hepimiz ulusal mirasımızı korumak için özen göstermeliyiz.
- We must all take care to preserve our national heritage.
Yaşlıları korumak için üzerimize düşeni yapmak amacıyla, bakım çalışmalarımız sırasında müşterilerimizi eğitmeye ve onlara göz kulak olmaya çalışıyoruz.
- To do our part to protect the elderly, we work to educate and watch out for our clients during our caregiving activities.
O, babasının ölümünden sonra işle ilgilendi.
- He took care of the business after his father's death.
Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
- You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındılar.
- Cares and worries were pervasive in her mind.
Beni gerçekten sevip sevmediğini merak ediyorum.
- I wonder if you have ever really cared for me.
Tom ve benim kendimize bakabilip bakamayacağımızı merak ediyorum.
- I wonder if Tom and I can take care of ourselves.
Tom hakkında endişelenme. O kendine bakabilir.
- Don't worry about Tom. He can take care of himself.
Bay Johnson dikkatsiz yönetimi nedeniyle kaybedilen para miktarı hakkında endişe ediyordu.
- Mr Johnson was concerned about the amount of money that was being lost because of careless management.
O iç tasarımda kariyerine devam etmektedir.
- She is pursuing her career in interior design.
Onlar sağlık hizmetleri için bir yasa tasarısı hazırladılar.
- They've written a bill for health care.
Tom gerçekten ilgilenmiş olsa bile Mary'nin geçmişiyle ilgilenmediğini söyledi.
- Tom said he didn't care about Mary's past even though he really did.
Çiçeklerle fazla ilgilenmem.
- I don't care for flowers very much.
Katılımcılar onu dikkatsizlikle suçladı.
- The participants accused him of carelessness.
Böyle sorunlar dikkatsizlikten kaynaklanır.
- Such trouble stems from carelessness.
Dikkatsiz davranışının hesabını vermelisin.
- You must answer for your careless conduct.
Kaza benim dikkatsizliğim nedeniyle meydana geldi.
- The accident came about through my carelessness.
Kamerayı dikkatsizce otobüste unuttu.
- He carelessly forgot the camera on the bus.
Dikkatsizce uygulandığı zaman bilim tehlikeli olabilir.
- Science can be dangerous when applied carelessly.
Bununla tek başına ilgilenmek zorunda kalacaksın.
- You're going to have to take care of this by yourself.
İlgilenmek için kendi sorunlarım var.
- I've got my own problems to take care of.
Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.
- If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps.
Şeylerin üzerinde çok dikkatlice düşünmeyi seven tipim.
- I'm the type who likes to think things over very carefully.
Özenle hazırladığım konuşmamı yaptım.
- I gave my carefully prepared speech.
Her neyse, üzülmek zorunda değilsin.
- Anyway, you don't have to worry.
Tom artık Mary hakkında üzülmek zorunda değil.
- Tom doesn't have to worry about Mary anymore.
O özensiz ve dikkatsiz.
- She's sloppy and careless.
Umursamaz olmasını istemiyorum.
- I do not want him to be careless.
Eğer umursamaz bir şekilde Erkek arkadaşın var mı? diye sorarsan, o savunmaya geçecek ve Neden soruyorsun? diyecektir.
- If you carelessly ask, got a boyfriend? she'll be put on her guard and say, why do you ask?
İş bulmak için endişelenmek zorunda değilim.
- I don't have to worry about finding a job.
Tom için endişelenmekten vazgeçemiyorum.
- I can't stop worrying about Tom.
Onun açtığı davalar çok ilgisiz ve o savunmasız bırakıldı.
- The actions she took were too careless, and she was left defenseless.
Seni endişelendirmek istemedik.
- We didn't want to worry you.
Seni endişelendirmek istemedim.
- I didn't want you to worry.
Artık endişe etmek zorunda kalmayacağım.
- I won't have to worry anymore.
Tom'un çok parası olsa bunun hakkında endişe etmek zorunda kalmaz.
- If Tom had a lot of money, he wouldn't have to worry about this.
Tom Mary'ye kaygılanmayı durdurmasını söyledi.
- Tom told Mary to stop worrying.
Bazı insanların ilgisini çekmeyebilir fakat maaşlı bir adam kalmayı tercih ediyorum; Geçinmek için çok fazla kaygılanmak zorunda değilim.
- It may not appeal to some, but I prefer to remain a salaried man; I don't have to worry so much about making both ends meet.
Ona bakmak için para gönderdi.
- He sent money to help care for her.
O,o kediye bakmak için istekliydi.
- He was willing to care for that cat.
Lütfen e-postamı babamın Tokyo'daki ofisi vasıtasıyla bana gönder.
- Please send my mail to me in care of my father's office in Tokyo.
Tom notlarını umursamıyor.
- Tom doesn't care about his grades.
Hiçbir şeyi umursamaz.
- He doesn't care about anything.
Onun konuşma şeklinden hoşlanmıyorum.
- I don't care for the way he talks.
Bu tür içkiden fazla hoşlanmam.
- I do not much care for this kind of drink.
Mektubuna cevap yazmayı unutmak benim ihmalkarlığımdı.
- It was careless of me to forget to answer your letter.
Böyle önemli bir şeyi unutacak kadar ne kadar ihmalkarsın!
- How careless you are to forget such an important thing!
Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.
- The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give.
Polis kutuyu dikkatlice kaldırdı.
- The policeman lifted the box carefully.
Genç kız kaygısızca kahkaha attı.
- The young girl laughed carelessly.
Bir karar vermeden önce seçenekleri titizlikle düşünüp taşınmalıyız.
- We should weigh the options carefully before making a decision.
Tom günlük bakımda kızını aldı.
- Tom picked up his daughter at day care.
Tom günlük bakımda Mary'yi düşürdü.
- Tom dropped Mary at day care.
Merak etmeyin, saçınızı kesmek acı vermez.
- Don't worry, cutting your hair doesn't hurt.
Şeylerin üzerinde çok dikkatlice düşünmeyi seven tipim.
- I'm the type who likes to think things over very carefully.
Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.
- If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps.
Giderlerimize dikkat etmek zorundayız.
- We have to be careful with expenses.
Eğer zayıflamak istiyorsan ne yediğine dikkat etmek zorundasın.
- If you want to lose weight, you'll have to be careful about what you eat.
Dikkatsizce sürdü ve bir kaza geçirdi.
- He drove carelessly and had an accident.
Kamerayı dikkatsizce otobüste unuttu.
- He carelessly forgot the camera on the bus.
Mektubuna cevap yazmayı unutmak benim ihmalkarlığımdı.
- It was careless of me to forget to answer your letter.
Ev ödevini unutman senin ihmalkarlığındı.
- It was careless of you to forget your homework.
Kimse bu hastayı umursamıyor.
- No one is caring for this patient.
Hiç kimse bu hastayı umursamıyor.
- No one is caring for this patient.
Bebeğe bakmak benim işimdir.
- It's my job to take care of the baby.
Tom bu gece adamlarla içmek için dışarı çıkamaz. O evde kalmak ve annesine bakmak zorunda.
- Tom can't go out drinking with the guys tonight. He has to stay home and take care of his mother.
Bir hediyeyi özenli biçimde seç.
- Choose a present carefully.
Ben onu dikkatle dinlemeye çalıştım.
- I tried to listen to him carefully.
Talimatları dikkatle okursanız, yanlış yapmazsınız.
- You can't go wrong if you read the instructions carefully.
Dan çok şefkatli bir babaydı.
- Dan was a very caring father.
Fil çocukları için çok şefkatli bir anne.
- The elephant is a very caring mother for its children.
Young children can learn to care for a pet.
Would you care to dance?.
Care should be taken when holding babies.
I don't care what you think.
dental care.
in care.
Than Feraunte his cosyn had grete care and cryed full lowde .
I don't have a care in the world.
One of my real aspirations of this is I wanna see interstellar wars between Care Bears and Klingons.
I cared for my ailing mother for five years.
Still, while most Japanese may not care for the meat, many object to calls to stop whaling.
Could you please send this package to Mr. John Smith, care of the Northwest Shelter?.
While he was away at university, he looked forward to his mother's monthly care packages of cookies and supplies.
They made a careful search of the crimescene.
Alas,’ sayde Sir Cadore, ‘now carefull is myne herte that now lyeth dede my cosyn that I beste loved.’.
He was a slow and careful driver.
He carefully avoided the subject all evening.
Jessica was so careless that she put her shorts on backwards.
Good-humored, easy, and careless, he presided over his whale-boat as if the most deadly encounter were but a dinner, and his crew all invited guests.
Distracted by the salesperson, he carelessly read the contract.
The papers were carelessly strewn on the table.
This accident was caused by carelessness.
She's a very caring person; she always has a kind word for everyone.
Maybe it wasn't only time to move away from a job that was killing her spirit, but from people who could care less about her as a person, who saw her only as the good girl from next door, the one who would never do anything to upset anyone, who totally underestimated her.
Can somebody take care of the customers while I clean this mess?.
In the motion picture The Godfather gangster Virgil Sollozzo took care of Luca Brasi by having him strangled.
My elderly mother needs to be taken care of.
Yes, it sounds on the melodramatic side,’ he said cheerfully, ‘but in wartime you can't be too careful about the smallest detail. Think of it as along the lines of taking care of the pennies, and the pounds will take care of themselves.’.
... child care, and the credits that we're providing. That makes a difference in whether they can ...
... take care of the children that are born and the people with the greatest need for reproductive ...