The spirit of Satan reawakens.
- İblisin ruhu yeniden canlanıyor.
The spirit of the demon reawakens.
- Şeytanın ruhu yeniden canlanıyor.
Is something wrong, darling?
- Bir şey mi yanlış, canım?
I call my sweetheart darling.
- Ben canım sevgilimi ararım.
I'll take you wherever you want to go and buy you whatever your heart desires.
- Gitmek istediğin her yere seni götüreceğim ve canının istediği her şeyi sana alacağım.
He put all his heart and soul into it.
- O canı gönülden yaptı.
A building, before it can be constructed, has to be visualized hundreds of times in the mind of an architect.
- Bir yapının inşa edilebilmesinden önce mimarın zihninde yüzlerce kez canlandırılması gerekir.
My boyfriend is smart, handsome, and friendly too.
- Erkek arkadaşım akıllı, yakışıklı, ve cana yakındır.
The inhabitants of the island are friendly.
- Adanın sakinleri cana yakındır.
Would you get me a cup of coffee? With pleasure, my dear.
- Bana bir fincan kahve getirir misin? Memnuniyetle, canım.
Hello, my dear, I made two pictures and I want your opinion on them.
- Merhaba canım, ben iki resim yaptım ve ben onlar hakkında fikrini istiyorum.
He put all his heart and soul into it.
- O canı gönülden yaptı.
Tom and I are lifeguards.
- Tom ve ben can kurtaranız.
Health and vitality are important for long life.
- Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.
Health and vitality are important for long life.
- Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.
Can I use your pen?.
He canned the whole project because he thought it would fail.
The boss canned him for speaking out.
Can you remember your fifth birthday?.
They spent August canning fruit and vegetables.
Can your gob.
O, yurtdışında eğitim yapabilmek için çok çalışıyor.
- He works hard so that he can study abroad.
Tom'a yardım edebilmek için her şeyi yapıyorum.
- I'm doing everything I can to help Tom.
Bu o kadar ağır bir kutu ki onu taşıyamam.
- This is so heavy a box that I can't carry it.
Taşıyabildiğin kadar çok kutu getir.
- Bring as many boxes as you can carry.
Çok fazla fasulye yedim ve şimdi popom ötmeyi durduramıyor.
- I ate too many beans and now my backside cannot stop singing.
Teneke kutuyu atmadan önce ezin.
- Crush the can before you throw it away.
Teneke kutuyu açacak bir şeyim yok.
- I have nothing to open the can with.
Kefalete gücü yetmediği için Tom hapishanede mahsur kaldı.
- Tom is stuck in jail because he can't afford bail.
Şarkıcıyı hapishaneye koyabilirsin, ama şarkıyı değil.
- You can cage the singer but not the song.
Burçlar kuşağının on iki burcu şunlardır: Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova ve Balık.
- The twelve signs of the Zodiac are: Aries, Taurus, Gemini, Cancer, Leo, Virgo, Libra, Scorpio, Sagittarius, Capricorn, Aquarius and Pisces.
Kovanda sadece tek bir kraliçe olabilir.
- There can be only one queen in the hive.
Tom, çöp tenekesinin yanında bir silah buldu.
- Tom found a gun near the garbage can.
Tom, teneke düdüğü çok iyi çalamaz.
- Tom can't play the tin whistle very well.
Ödünç alabileceğim bir benzin bidonun var mı?
- Do you have a gas can I can borrow?
Benzin bidonlarımızdan biri kayıp.
- One of our gas cans is missing.
Tom elektrikli konserve açacağını çalıştıramadı.
- Tom wasn't able to get the electric can opener to work.
Tom her gün konserve ton balığı yediği için civa zehirlenmesi oldu.
- Tom got mercury poisoning because he ate canned tuna every day.
Gözlerin kapalı yürüyebiliyor musun?
- Can you walk with your eyes closed?
Televizyonu kapatabilirmiyim?
- Can I turn off the TV?
Ben onun ABD vatandaşlığından vazgeçtiğine inanamıyorum.
- I can't believe he renounced his U.S. citizenship.
Porto Rikolular ABD vatandaşıdırlar ama federal seçimlerde oy kullanamazlar.
- Puerto Ricans are U.S. citizens but cannot vote in federal elections.
Tom'u kovmaktan daha iyi bir şey istemiyorum ama bunu yapamıyorum.
- I'd like nothing better than to fire Tom, but I can't do that.
O, bir kitaplık yapabilmesi için biraz kereste satın alıyor.
- He is buying some wood so that he can make a bookcase.
Bunu yapabilmemin tek yolunun Tom'u bana yardım ettirmek olduğunu anladım.
- I've figured out that the only way I can do this is to get Tom to help me.