Bu yakınlaştırma tuşu.
- This is the zoom button.
Asansörü çağırmak için tuşa bas.
- To call the elevator, push the button.
Gömleğime bir düğme diker misin?
- Would you sew a button on my shirt?
Tüm yapmanız gereken düğmeye basmaktır.
- All you have to do is press the button.
Düğmeleri bu cekete dikemiyorum. Daha güçlü bir iğneye ihtiyacım var.
- I cannot sew buttons on this jacket. I need a stonger needle.
Düğmelerden biri paltomdan koptu.
- One of the buttons has come off my coat.
Lütfen bu tuşlardan herhangi birine basmayın.
- Please don't push any of these buttons.
Tom tuşlardan birine bastı.
- Tom pressed one of the buttons.
Tom, Kızılhaç rozeti takıyor.
- Tom is wearing a Red Cross button.
Siz sadece butona basmalısınız.
- You have only to push the button.
Elbiseni o kadar çok seviyorum ki keşke basabileceğim bir 'Seviyorum' butonu olsa.
- I like your dress so much I wish there was an 'I like' button I could press.
Click the button that looks like a house to return to your browser's home page.
Pat pushed the button marked shred on the blender.
April fastened the buttons of her overcoat to keep out the wind.