but; except

listen to the pronunciation of but; except
İngilizce - Türkçe

but; except teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

only
sırf
only
yalnızca

Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi. - Only a few people showed up on time.

Yalnızca kütüphanede çalışırım. - I only study in the library.

only
sadece

Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez. - The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.

Etli pilav sekiz yuan. Vejetaryen pilav sadece dört yuan. - The pulao with meat is eight yuan. The vegetarian pulao is only four yuan.

only
sade

Sadece birkaç kişi beni anladı. - Only a few people understood me.

Etli pilav sekiz yuan. Vejetaryen pilav sadece dört yuan. - The pulao with meat is eight yuan. The vegetarian pulao is only four yuan.

only
yalnız

Partide yalnızca altı kişi vardı. - Only six people were present at the party.

Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir. - AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.

only
{s} biricik

O, biricik oğlunu gömdü. - She has buried her only son.

Sen onun biricik arkadaşıydın. - You were his only friend.

only
{s} bir tek, eşsiz, biricik, yegâne. z
only
bağlaç bir tek
only
safi
only
bir tek

Sorun sadece bir tek şekilde yorumlanabilir. - The question can only be interpreted a single way.

Bir tek ben mi partiye gideceğim? - Will I be the only one going to the party?

only
ne var ki
only
{s} ancak

Tom ancak kendini suçlayabilir. - Tom has only himself to blame.

Ancak uzun bir tartışmadan sonra bir sonuca vardılar. - Only after a long dispute did they come to a conclusion.

only
ama

Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı. - Her only purpose in life was to get rich.

Tom çok çalıştı ama sınavda başarısız oldu. - Tom worked hard only to fail the exam.

only
bağlaç bundan başka
only
daha

Tek oğlu olduğu için, baba, Ken'i daha çok seviyordu. - Ken's father loved Ken all the more because he was his only son.

Tom'un Boston'da sadece bir gecesi daha var. - Tom has only one more night in Boston.

only
(bağlaç) yalnız, ama, fakat
İngilizce - İngilizce
only
but; except