bulsun

listen to the pronunciation of bulsun
Türkçe - İngilizce
get started
begin, commence; activate, set into motion; initiate, establish
start to be active; "Get cracking, please!"
adet yerini bulsun diye
for form's sake
adet yerini bulsun diye
as a matter of form
bul
{f} found

Scientists haven't found a cure for cancer yet. - Bilim adamları henüz kanser için bir çare bulmadılar.

I found this book very interesting. - Bu kitabı çok enteresan buldum.

bul
rout out
bul
{f} finding

Finding his office was easy. - Onun bürosunu bulmak kolaydı.

Finding her office was easy. - Onun bürosunu bulmak kolaydı.

bul
{f} find

Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it. - Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.

I find her appearance attractive. - Onun görünümünü çekici bulurum.

adet yerini bulsun diye
(deyim) As a (mere) formality
bul
contrive

He contrived a means of speaking to Nancy privately. - O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu.

bul
{f} contrived

He contrived a means of speaking to Nancy privately. - O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu.

Allahından bulsun
(Konuşma Dili) Let God punish him
Bul
(abbr. for Bulvarı) Boulevard
adet yerini bulsun diye
as a mere formality
belâsını bulsun
a plague on him
bul
routout
bul
detect

The detectives found no other evidence. - Dedektifler başka kanıt bulmadı.

The detective found absolute proof of the man's guilt. - Dedektif adamın suçuyla ilgili kesin kanıtı buldu.

bul
ave
âdet yerini bulsun diye
for the sake of custom
âdet yerini bulsun diye
as a matter of form, for form's sake
İngilizce - İngilizce

bulsun teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

bul
bulletin
Türkçe - Türkçe

bulsun teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

bul
Yalnız iki geniş yüzü testere ile düzeltilmiş tahta
bulsun