bulandır

listen to the pronunciation of bulandır
Türkçe - İngilizce
{f} blur
muddy up
bul
{f} found

Scientists haven't found a cure for cancer yet. - Bilim adamları henüz kanser için bir çare bulmadılar.

Zebras and giraffes are found at a zoo. - Zebralar ve zürafalar bir hayvanat bahçesinde bulunurlar.

bul
rout out
bul
{f} finding

Finding his office was easy. - Onun bürosunu bulmak kolaydı.

I had great difficulty in finding my ticket at the station. - İstasyonda biletimi bulurken büyük zorluk yaşadım.

bul
{f} find

I find her appearance attractive. - Onun görünümünü çekici bulurum.

After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop. - Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.

bul
contrive

He contrived a means of speaking to Nancy privately. - O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu.

bul
{f} contrived

He contrived a means of speaking to Nancy privately. - O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu.

Bul
(abbr. for Bulvarı) Boulevard
bul
routout
bul
detect

The police detective found a bloody knife. - Polis dedektifi kanlı bir bıçak buldu.

The detectives found no other evidence. - Dedektifler başka kanıt bulmadı.

bul
ave
sahibi bulandır
finders keepers
İngilizce - İngilizce

bulandır teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

bul
bulletin
Türkçe - Türkçe

bulandır teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

bul
Yalnız iki geniş yüzü testere ile düzeltilmiş tahta