bulaşık teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- dishes
I am doing the dishes.
- Bulaşıkları yıkıyorum.
She was washing the dishes.
- O, bulaşıkları yıkıyordu.
- disreputable, suspect, shady, unlawful, improper
- clinging, annoying, pestiferous
- dirty dishes, dishes; smeared over; soiled, dirty
- smeared, bedaubed, soiled; tainted
- grime
- soiled
- blur
- dirty
Tom put the dirty dishes in the kitchen sink.
- Tom kirli bulaşıkları mutfak lavabosuna koydu.
Tom often leaves dirty dishes in the sink.
- Tom kirli bulaşıkları çoğunlukla lavaboda bırakır.
- the dishes
- septic
- bulaşık makinesi
- dishwasher
The kitchen lacks a dishwasher.
- Mutfakta bir bulaşık makinesi yok.
Did the dishwasher work?
- Bulaşık makinesi çalıştı mı?
- bulaşık eldiveni
- dishwashing gloves
- bulaşık makinesi
- Dishwasher, dish washer
- bulaşık suyu
- dishwater
Tom put the dishes in the dishwater.
- Tom bulaşıkları bulaşık suyuna koydu.
This coffee tastes like dishwater.
- Bu kahvenin tadı bulaşık suyu gibi.
- bulaşık süngeri
- scouring pad
- bulaşık yıkamak
- Do the dishes
- bulaşık bezi
- swab
- bulaşık bezi
- swob
- bulaşık bezi
- dishcloth, dishrag
- bulaşık bezi
- dishcloth
Tom wiped the glass with a dishcloth.
- Tom bardağı bir bulaşık beziyle sildi.
- bulaşık bir ayak hastalığım var
- I've got a bad case of athlete's foot
- bulaşık damlalığı
- dish drainer, dish rack
- bulaşık deniz
- mined waters
- bulaşık deterjanı
- dish soap
- bulaşık deterjanı
- washing liquid
- bulaşık gemi ship
- with a bad bill of health
- bulaşık iş
- something unlawful, shady piece of business
- bulaşık kabı
- slop basin
- bulaşık kovası
- slop pail
- bulaşık leğeni
- slop basin
- bulaşık makinesi dishwasher
- (machine)
- bulaşık patenti
- foul bill of health
- bulaşık suyu
- swill
- bulaşık suyu
- dish-water, washing-up water
- bulaşık suyu
- wash
The coffee tastes like wash water.
- Kahvenin bulaşık suyu gibi tadı var.
- bulaşık suyu gibi
- (tasting or looking) like dishwater
- bulaşık suyu gibi
- (tasting) like dish-water
- bulaşık suyunun süzüldüğü oluklar
- draining board
- bulaşık suyunun süzüldüğü oluklar
- drainer
- bulaşık tası
- dishpan
- bulaşık teknesi
- kitchen sink
- bulaşık teli
- wool
- bulaşık yıkama
- wash up
I want to wash up a little.
- Biraz bulaşık yıkamak istiyorum.
- bulaşık yıkama
- washing
She always got out of washing-up.
- O, her zaman bulaşık yıkamaktan kaytarırdı.
Tom doesn't like washing dishes.
- Tom bulaşık yıkamayı sevmez.
- bulaşık yıkamak
- to wash up, to do the washing-up, to do the dishes
- bulaşık yıkamak
- do the washing
- bulaşık yıkamak
- wash up dishes
- bulaşık yıkamak
- wash dishes
- bulaşıklar
- {i} dishes
Let me help you with the dishes.
- Sana bulaşıkları yıkamanda yardım edeyim.
She was washing the dishes.
- O, bulaşıkları yıkıyordu.
- bulaşık yıkamak
- wash up
I want to wash up a little.
- Biraz bulaşık yıkamak istiyorum.
- bulaşık yıkamak
- do the washing-up
- bulaşık yıkamak
- wash the dishes
- bulaşık yıkamak
- do washing