Can a two-year-old boy run that fast?
- İki yaşındaki bir çocuk bu kadar hızlı koşabilir mi?
That's enough for today!
- Bugünlük bu kadar yeter.
Is it this hot every day?
- Her gün bu kadar sıcak mı?
She'd never been this frightened before.
- O, daha önce hiç bu kadar korkmamıştı.
I believe that's it for now.
- Şimdilik bu kadar olduğuna inanıyorum.
That's it. I'm not lending you any more money.
- Bu kadar. Sana daha fazla ödünç para vermiyorum.
Why do so many people visit Kyoto?
- Niçin bu kadar çok insan Kyoto'yu ziyaret ediyor?
I'm happy to see so many friendly faces.
- Bu kadar çok dost yüzler görmekten mutluyum.
I've never had such a large sum of money.
- Ben hiç bu kadar büyük bir paraya sahip olmadım.
You don't have to give yourself such airs.
- Bu kadar çalım satmak zorunda değilsin.
How did you get that much money?
- Bu kadar çok parayı nasıl kazandın?
I know that much myself.
- Kendimi bu kadar tanıyorum.
Have you ever sweated this much?
- Hiç bu kadar çok terledin mi?
I never knew swimming could be this much fun.
- Yüzmenin bu kadar çok eğlenceli olabileceğini bilmiyordum.
I wish my leg didn't hurt so much.
- Keşke bacağım bu kadar çok acımasa.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.