browse or page through a text file

listen to the pronunciation of browse or page through a text file
İngilizce - Türkçe

browse or page through a text file teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

more
{s} daha fazla

O harcadığından daha fazla para kazanıyor. - She earns more than she spends.

Maskeler sarı kum tozunu,polenlerden dahada küçük,ne kadar iyi engelleyebilir?Sanırım o polenden oldukça daha fazla bir baş belasıdır. - Just how well can masks block the, even smaller than pollen, yellow sand dust? I think it much more of a nuisance than pollen.

more
daha

Bir gece daha kalmak istiyorum. Mümkün mü? - I'd like to stay one more night. Is that possible?

O harcadığından daha fazla para kazanıyor. - She earns more than she spends.

more
(Bilgisayar) ayrıntılar
more
(Bilgisayar) tümü
more
(Bilgisayar) en çok
more
(Bilgisayar) başka

Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur. - Tom reads more books than anyone else I know.

İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir. - Good health is more valuable than anything else.

more
(Bilgisayar) tüm

Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz. - You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.

Tüm istediğim biraz daha dikkatti. - All I wanted was a little more attention.

more
-den daha çok
more
(Bilgisayar) tüm seçenekler
more
ziyade

Doktor kırık parmağından ziyade Tom'un ayak bileği hakkında daha endişeli olduğunu söyledi. - The doctor said he was more concerned about Tom's ankle than his broken finger.

Daha fazla insanın yaptıkları şeylerden daha ziyade söyledikleri şeylerden başı belaya girer. - More people get into trouble for things they say rather than for what they do.

more
(Bilgisayar) ek bilgi
more
daha çok

Seni ondan daha çok seviyorum. - I love you more than her.

Kahveyi çaydan daha çok seviyorum. - I like coffee much more than tea.

more
neither more nor less ne fazla ne eksik
more
{s} daha: one more time bir kez daha. two more oranges iki
more
fazla bir şey

İçecek daha fazla bir şey yok. - There's nothing more to drink.

Benim için yapabileceğin daha fazla bir şey yok. - There's nothing more you can do for me.

more
tam o kadar
more
takriben
more
bir kat fazla
İngilizce - İngilizce
more
browse or page through a text file

    Heceleme

    browse or Page through a text file

    Türkçe nasıl söylenir

    brauz ır peyc thru ı tekst fayl

    Telaffuz

    /ˈbrouz ər ˈpāʤ ˈᴛʜro͞o ə ˈtekst ˈfīl/ /ˈbraʊz ɜr ˈpeɪʤ ˈθruː ə ˈtɛkst ˈfaɪl/