Sana küçük bir şey getirdim.
- I've brought you a little something.
On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.
- Another ten minutes' walk brought us to the shore.
O, üç çocuğu tek başına yetiştirdi.
- She brought up the three children alone.
O, anne ve babası tarafından iyi yetiştirildi.
- She was well brought up by her parents.
Onun oğulları uygun şekilde yetiştirilmiş değil.
- His sons are not properly brought up.
İyi bir ailede yetiştirilmiş gibi görünüyor.
- He must have been brought up in a good family.
İthalattaki artışla talep aşağı düşürüldü.
- The demand was brought down by increases in imports.
İyi hasat pirinç fiyatını düşürdü.
- The good harvest brought down the price of rice.
Donan bir dilenci tedavi için hastaneye getirildi. Fakat faturayı ödemek için bir senti bile yoktu.
- A freezing beggar was brought into the hospital for treatment. However, he didn't have even one cent with which to settle the bill.
Sami karakola getirildi.
- Sami was brought into the police station.
... especially around East London, where obviously, I was brought ...
... destruction which was really brought about by a desktop ...