Your face is sunburned.
- Senin yüzün bronzlaşmış.
Tom's face was sunburned.
- Tom'un yüzü bronzlaşmıştı.
The sun has bronzed her skin.
- Güneş onun cildini bronzlaştırdı.
They set up a bronze statue of the hero.
- Kahramanın bronz bir heykelini diktiler.
She won a bronze medal.
- O bir bronz madalya kazandı.
Tom has a beautiful tan.
- Tom'un güzel bir bronzluğu var.
Mary has a slightly tanned skin.
- Mary'nin hafifçe bronzlaşmış bir cildi var.
His skin began to bronze as he worked in our garden each day.
Güneş onun cildini bronzlaştırdı.
- The sun has bronzed her skin.
Kahramanın bronz bir heykelini diktiler.
- They set up a bronze statue of the hero.
Biz bronz madalya kazandık.
- We won the bronze medal.
Güneş onun cildini bronzlaştırdı.
- The sun has bronzed her skin.