Onun geniş omuzları vardı.
- He has broad shoulders.
İyi filmler ufkunuzu genişletir.
- Good movies broaden your horizons.
Genellikle, köpekler kedilerden daha sadıktırlar.
- Broadly speaking, dogs are more faithful than cats.
Jim'in geniş omuzları var.
- Jim has broad shoulders.
Bana onun geniş bir arkası olduğu söylendi.
- I am told he has a broad back.
Ana cadde çok geniştir.
- The main street is very broad.
... broadest sense ...