Öğle yemeğini getirmek zorunda değilsin.
- You do not have to bring your lunch.
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
O, tartışmak istediğim başka bir konuya getirir.
- That brings up another point I'd like to discuss.
Lütfen bana bugünün gazetesini getir.
- Bring me today's paper, please.
S.Jobs Disney'e büyüyü geri getirebilir mi?
- Can S. Jobs bring back the magic to Disney?
The new company director brought a fresh perspective on sales and marketing.
The closer Jones can really bring it.
... MR. LEHRER: That brings us to closing statements. There was a coin toss. Governor Romney, you ...
... >>Marissa Mayer: All of which brings us to today. ...