Parlak bir fikir ileri sürdüm.
- I've come up with a brilliant idea.
Parlak bir düşüncem vardı.
- I had a brilliant idea.
Tom inanılmaz derecede zeki.
- Tom is incredibly brilliant.
Sen zeki bir fotoğrafçısın.
- You're a brilliant photographer.
Kesinlikle göz kamaştırıcıydı.
- It was absolutely brilliant.
Griffith'in orkestrayı dahice yönettiğini düşünüyorum.
- I think Griffith conducts the orchestra brilliantly.
Herkes onu görkemli bir piyanist olarak tanıdı.
- Everyone recognized him as a brilliant pianist.
Sen görkemli bir iş yaptın.
- You've done a brilliant job.
Tom parlak zekâlı genç bir bilim adamıdır.
- Tom is a brilliant young scientist.
Senin parlak zekalı olduğunu düşünmüştüm.
- I thought you were brilliant.
Işık sesten daha hızlı ilerler bu sebeple bazı insanlar aptalca ses çıkarmadan önce keskin zekalı görünürler.
- It is because light travels faster than sound that some people look brilliant before sounding stupid.
Onun buluşu mükemmel!
- His invention is brilliant!
Sağlığı pahasına mükemmel bir bilim adamı oldu.
- He became a brilliant scholar but only at the expense of his health.
Tom'un planı parlak bir şekilde çalıştı.
- Tom's plan worked brilliantly.
She is a brilliant scientist.
butterflies with brilliant blue wings.
The actor's performance in the play was simply brilliant.
the brilliant lights along the promenade.
... relative measures a brilliant cut case a guy for hotel in nashville brought me is ...
... They're brilliant. ...