En parlak olanı şu küçük yıldızdır.
- That small star is the brightest.
Onlar parlak renkli kurbağalar olduğunu söylüyorlar fakat ben onları asla görmedim.
- They say there are bright-colored frogs, but I've never seen them.
O zekidir, üstelik kibardır da.
- He is bright, and what is more, he is polite.
O, hiçbir şekilde zeki değil.
- He is by no means bright.
Dükkanlar, parlak oyuncakları ve yeşil dallarıyla neşeli görünüyor.
- The shops look merry with their bright toys and their green branches.
Tom'un aydınlık bir geleceği var.
- Tom has a bright future.
Uyumak için çok aydınlık.
- It's too bright to sleep.
O, parlak renkli kuşlar, çiçekler ve yapraklar gördü.
- He saw brightly-colored birds, flowers and leaves.
Tom parlak renkli turuncu pantolon giymeyi seviyor.
- Tom likes to wear brightly colored orange pants.
Güneş ışıl ışıl parlıyordu.
- The sun was shining brightly.
Işıl ışıl gülümseyen anne, bebeğine elini uzattı.
- The mother extended her hand to her baby, smiling brightly.
Tom'un akıllı olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is bright.
Tom Mary'nin akıllı olduğunu söyledi.
- Tom said that Mary was bright.
Doğu doğan güneşle aydınlandı.
- The east was brightened by the rising sun.
Güneş ışığı odayı aydınlatıyor.
- Sunlight brightens the room.
Bu sabah canlı ve parlaksın.
- You are bright and glowy this morning.
İşler daha canlı görünüyor.
- Things are looking brighter.
Ateş parlak bir şekilde yandı.
- The fire burned up brightly.
Bu gece ay parlak bir şekilde parlıyor.
- The moon is shining brightly tonight.
Mutlu, çok parlak ve erken görünüyorsun.
- You look happy, so bright and early.
Bahçe çiçekleri ile görkemli.
- The garden is bright with flowers.
Meydan parlak ışıklarla aydınlatıldı.
- The square was illuminated by bright lights.
Parlak ışık Markku'yu rahatsız etti.
- The bright light disturbed Markku.
Parlak renkleri severim.
- I like bright colors.
Onlar parlak renkler giymeyi severler.
- They like to wear bright colors.
Onun yanakları kıpkırmızı oldu.
- Her cheeks were bright red.
Yanakları kıpkırmızıydı.
- His cheeks were bright red.
Güneş fırtınadan sonra daha parlak parla.
- The sun shines brighter after the storm.
Bu yeni ekran çok daha parlak.
- This new screen is much brighter.
Işıl ışıl gülümseyen anne, bebeğine elini uzattı.
- The mother extended her hand to her baby, smiling brightly.
Güneş ışıl ışıl parlıyordu.
- The sun was shining brightly.
Bu yeni ekran çok daha parlak.
- This new screen is much brighter.
Güneş fırtınadan sonra daha parlak parla.
- The sun shines brighter after the storm.
O küçük yıldız en parlaktır.
- That small star is brightest.
Emily okulda en parlak kızdır.
- Emily is the brightest girl in school.
Ateş parlak bir şekilde yandı.
- The fire burned up brightly.
Güneş parlak bir şekilde parladı.
- The sun shone brightly.
You lost your job? Look on the bright side, now you will have more free time!.
Bu gece ay parlak bir şekilde parlıyor.
- The moon is shining brightly tonight.
Tom parlak renkli turuncu pantolon giymeyi seviyor.
- Tom likes to wear brightly colored orange pants.
Onun odası aydınlıktı.
- His room was brightly lit.
Could you please dim the light? It's way too bright.
Definition A person whose world view is free of supernatural and mystical elements. The ethics and actions of a bright are based on a naturalistic world view. (2003, Paul Geisert and Mynga Futrell).
Ah, God, Corley replied, sure I couldn't teach in a school, man. I was never one of your bright ones, he added with a half laugh.
You needn't plague yourself about her no how, because she's bright as a button, and knows all about what you want and what you don't wan't, as well as a sensible being.
In these situations, there is no bright line between aggressive play and outright cheating.
John's youngest is doing well at school. He's a bit of a bright spark, isn't he?.
They're eager to learn, bright-eyed and bushy-tailed, coach Jon Gruden said.
... the coming decades. There's no easy answer I have, no bright line, for when users or ...
... two switches are linked to these super-bright audience lights left and right. And Anand ...