bozulmuş

listen to the pronunciation of bozulmuş
Türkçe - İngilizce
corrupt

Public morals have been corrupted in this town. - Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.

The party in power is corrupt, but the opposition is little better. - İktidar partisi bozulmuş fakat muhalefet biraz daha iyi.

rank
out
wrecked
gone

I cannot grill this meat. It has gone bad! - Bu eti ızgara yapamam. Bozulmuş!

contaminated

Tom died because he had eaten some contaminated beef. - Tom biraz bozulmuş sığır eti yediği için öldü.

degenerate
broken down
cankered
upset
abashed
flyblown
withered
unmade
putrid
spoilt
ruined
expunged
ebbed
sour
disillusioned
disrupted
damaged
corrupted

Public morals have been corrupted in this town. - Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.

For some reason the message text was corrupted, so I restored it before reading. - Her nasılsa mesaj bozulmuş, bu yüzden okumadan önce düzelttik.

decomposed
altered
broken

New Year's resolutions made in January are often broken by February. - Yeni yıl bahanesiyle ocakta alınan kararlar genellikle şubatta bozulmuş olur.

It occurred to me that my watch might be broken. - Bana, saatim bozulmuş gibi geldi.

distorted
broken-down
disgruntled
rancid
degenerative
dysregulated
marred
garbled
spoiled

Tom ate some spoiled food and became sick. - Tom biraz bozulmuş yiyecek yedi ve hastalandı.

off
addled
boz
{i} grizzle
boz
{s} gray

Don't eat me, gray wolf, I'll sing a song for you. - Bozkurt, beni yeme, senin için bir şarkı söylerim.

bozulmuş (yiyecek)
bad
bozulmuş kimse
degenerate
bozulmuş şey
spoilage
boz
disrupted

My sleep cycle has been disrupted. - Benim uyku döngüm bozuldu?

At the meeting he monopolized the discussion and completely disrupted the proceeding. - Toplantıda o, tartışmayı tekeline aldı ve davayı tamamen bozdu.

boz
discomposed
tamamen bozulmuş
shot to pieces
boz
mar

Tom was feeling down because Mary made fun of his hair style. - Tom'un morali bozuktu çünkü Mary onun saç sitiliyle dalga geçti.

Tom wondered why Mary seemed so depressed. - Tom Mary'nin neden çok morali bozuk göründüğünü merak ediyordu.

boz
{f} bungle
boz
corrupt

The morals of our politicians have been corrupted. - Siyasetçilerimizin ahlakı bozuldu.

Easy living corrupted the warrior spirit. - Kolay yaşamak savaşçı ruhu bozdu.

boz
make imperfect
boz
{f} depraved
boz
bang up
boz
addle
boz
{f} corrupting

These foreign words are corrupting our beautiful language. - Bu yabancı kelimeler güzel dilimizi bozuyor.

boz
infringe
boz
unmake
boz
{f} impaired

Sami's vision was severely impaired. - Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.

boz
muck up
boz
{f} spoil

She has spoiled her work by being careless. - Dikkatsizliği ile işini bozdu.

When I opened the refrigerator, I noticed the meat had spoiled. - Buzdolabını açtığımda, etin bozulduğunu gördüm.

boz
{f} spoiling

I'm not spoiling their view. - Ben onların manzarasını bozmuyorum.

You're spoiling the mood. - Sen ruh halini bozuyorsun.

boz
{f} blight
boz
grizzly

Dan made a grizzly discovery. - Dan bir boz ayı keşfetti.

Layla thinks that a dingo is as big as a grizzly. - Leyla bir dingonun bir boz ayı kadar büyük olduğunu düşünüyor.

boz
{f} bungling
boz
deface
boz
{f} hashing
boz
{f} disrupting
boz
distort
boz
impair

Sami's vision was severely impaired. - Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.

He has some cognitive impairment. - Onun biraz bilişsel bozukluğu var.

boz
{f} spoiled

It looks like Tom got sick from eating the spoiled food. - Öyle görünüyorki Tom bozuk yiyecek yemekten hasta oldu.

I haven't had anything to eat for three days other than a stale sandwich, a rotten apple, and some spoiled yogurt. - Üç gündür, bayat bir sandviç, çürük bir elma ve biraz bozuk yoğurt dışında hiçbir şey yemedim.

boz
annul
boz
{f} spoilt
boz
check off
boz
{f} marred
boz
{f} corrupted

Public morals have been corrupted in this town. - Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.

Voters must not be corrupted. - Seçmenler bozuk olmamalıdır.

boz
quash
boz
deprave
boz
disarrange
boz
discompose
boz
dele
boz
deformed
boz
{f} distorted
boz
blemished
ahlâkı bozulmuş
ulcerous
araları bozulmuş
disunited
bit eşlem bozulmuş
(Bilgisayar) bitmap is corrupted
boz
rough, waste, uncultivated (land)
boz
grey, gray; (toprak) uncultivated
boz
dun
boz
grey
boz
earth-brown; brown; ash-gray; gray
boz
griseous
boz
defaced
boz
derange
boz
rumple
boz
deform
boz
muckup
boz
discomfit

Don't worry. Your joke did not really discomfit me. - Endişelenme. Şakan beni gerçekten bozmadı.

mantarın kokusuyla bozulmuş
corked
midesi bozulmuş
queer
şekli bozulmuş
deformed
İngilizce - Türkçe
degenerate
bozulmuş