Public morals have been corrupted in this town.
- Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.
The party in power is corrupt, but the opposition is little better.
- İktidar partisi bozulmuş fakat muhalefet biraz daha iyi.
I cannot grill this meat. It has gone bad!
- Bu eti ızgara yapamam. Bozulmuş!
Tom died because he had eaten some contaminated beef.
- Tom biraz bozulmuş sığır eti yediği için öldü.
Public morals have been corrupted in this town.
- Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.
For some reason the message text was corrupted, so I restored it before reading.
- Her nasılsa mesaj bozulmuş, bu yüzden okumadan önce düzelttik.
New Year's resolutions made in January are often broken by February.
- Yeni yıl bahanesiyle ocakta alınan kararlar genellikle şubatta bozulmuş olur.
It occurred to me that my watch might be broken.
- Bana, saatim bozulmuş gibi geldi.
Tom ate some spoiled food and became sick.
- Tom biraz bozulmuş yiyecek yedi ve hastalandı.
Don't eat me, gray wolf, I'll sing a song for you.
- Bozkurt, beni yeme, senin için bir şarkı söylerim.
My sleep cycle has been disrupted.
- Benim uyku döngüm bozuldu?
At the meeting he monopolized the discussion and completely disrupted the proceeding.
- Toplantıda o, tartışmayı tekeline aldı ve davayı tamamen bozdu.
Tom was feeling down because Mary made fun of his hair style.
- Tom'un morali bozuktu çünkü Mary onun saç sitiliyle dalga geçti.
Tom wondered why Mary seemed so depressed.
- Tom Mary'nin neden çok morali bozuk göründüğünü merak ediyordu.
The morals of our politicians have been corrupted.
- Siyasetçilerimizin ahlakı bozuldu.
Easy living corrupted the warrior spirit.
- Kolay yaşamak savaşçı ruhu bozdu.
These foreign words are corrupting our beautiful language.
- Bu yabancı kelimeler güzel dilimizi bozuyor.
Sami's vision was severely impaired.
- Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
She has spoiled her work by being careless.
- Dikkatsizliği ile işini bozdu.
When I opened the refrigerator, I noticed the meat had spoiled.
- Buzdolabını açtığımda, etin bozulduğunu gördüm.
I'm not spoiling their view.
- Ben onların manzarasını bozmuyorum.
You're spoiling the mood.
- Sen ruh halini bozuyorsun.
Dan made a grizzly discovery.
- Dan bir boz ayı keşfetti.
Layla thinks that a dingo is as big as a grizzly.
- Leyla bir dingonun bir boz ayı kadar büyük olduğunu düşünüyor.
Sami's vision was severely impaired.
- Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
He has some cognitive impairment.
- Onun biraz bilişsel bozukluğu var.
It looks like Tom got sick from eating the spoiled food.
- Öyle görünüyorki Tom bozuk yiyecek yemekten hasta oldu.
I haven't had anything to eat for three days other than a stale sandwich, a rotten apple, and some spoiled yogurt.
- Üç gündür, bayat bir sandviç, çürük bir elma ve biraz bozuk yoğurt dışında hiçbir şey yemedim.
Public morals have been corrupted in this town.
- Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.
Voters must not be corrupted.
- Seçmenler bozuk olmamalıdır.
Don't worry. Your joke did not really discomfit me.
- Endişelenme. Şakan beni gerçekten bozmadı.