Don't eat me, gray wolf, I'll sing a song for you.
- Bozkurt, beni yeme, senin için bir şarkı söylerim.
At the meeting he monopolized the discussion and completely disrupted the proceeding.
- Toplantıda o, tartışmayı tekeline aldı ve davayı tamamen bozdu.
My sleep cycle has been disrupted.
- Benim uyku döngüm bozuldu?
Tom wondered why Mary seemed so depressed.
- Tom Mary'nin neden çok morali bozuk göründüğünü merak ediyordu.
Maria took the metro, since her car broke down.
- Maria arabası bozulduğu için metroya bindi.
The morals of our politicians have been corrupted.
- Siyasetçilerimizin ahlakı bozuldu.
The party in power is corrupt, but the opposition is little better.
- İktidar partisi bozulmuş fakat muhalefet biraz daha iyi.
These foreign words are corrupting our beautiful language.
- Bu yabancı kelimeler güzel dilimizi bozuyor.
Sami's vision was severely impaired.
- Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
The figure on the left spoils the unity of the painting.
- Soldaki figür resmin bütünlüğünü bozuyor.
When I opened the refrigerator, I noticed the meat had spoiled.
- Buzdolabını açtığımda, etin bozulduğunu gördüm.
I'm not spoiling their view.
- Ben onların manzarasını bozmuyorum.
You're spoiling the mood.
- Sen ruh halini bozuyorsun.
What should I do if I'm attacked by a grizzly bear?
- Bir bozayı tarafından saldırıya uğrarsam ne yapmalıyım?
Dan made a grizzly discovery.
- Dan bir boz ayı keşfetti.
He has some cognitive impairment.
- Onun biraz bilişsel bozukluğu var.
Sami's vision was severely impaired.
- Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
She has spoiled her work by being careless.
- Dikkatsizliği ile işini bozdu.
When I opened the refrigerator, I noticed the meat had spoiled.
- Buzdolabını açtığımda, etin bozulduğunu gördüm.
Easy living corrupted the warrior spirit.
- Kolay yaşamak savaşçı ruhu bozdu.
For some reason the message text was corrupted, so I restored it before reading.
- Her nasılsa mesaj bozulmuş, bu yüzden okumadan önce düzelttik.
Don't worry. Your joke did not really discomfit me.
- Endişelenme. Şakan beni gerçekten bozmadı.