We must go to the bank to exchange some money.
- Biz biraz para bozdurmak için bankaya gitmeliyiz.
Good morning. I would like to exchange US$ 600. What is the rate today?
- Günaydın. 600 ABD doları bozdurmak istiyorum. Bugünkü kur nedir?
I'd like to change some money.
- Biraz para bozdurmak istiyorum.
I want to cash a check.
- Bir çek bozdurmak istiyorum.
Is this the right window for cashing travelers' checks?
- Bu, seyahat çeklerini bozdurmak için doğru pencere mi?
Don't eat me, gray wolf, I'll sing a song for you.
- Bozkurt, beni yeme, senin için bir şarkı söylerim.
My sleep cycle has been disrupted.
- Benim uyku döngüm bozuldu?
At the meeting he monopolized the discussion and completely disrupted the proceeding.
- Toplantıda o, tartışmayı tekeline aldı ve davayı tamamen bozdu.
Tom wondered why Mary seemed so depressed.
- Tom Mary'nin neden çok morali bozuk göründüğünü merak ediyordu.
Maria took the metro, since her car broke down.
- Maria arabası bozulduğu için metroya bindi.
For some reason the message text was corrupted, so I restored it before reading.
- Her nasılsa mesaj bozulmuş, bu yüzden okumadan önce düzelttik.
Easy living corrupted the warrior spirit.
- Kolay yaşamak savaşçı ruhu bozdu.
These foreign words are corrupting our beautiful language.
- Bu yabancı kelimeler güzel dilimizi bozuyor.
Sami's vision was severely impaired.
- Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
She has spoiled her work by being careless.
- Dikkatsizliği ile işini bozdu.
Tom ate some spoiled food and became sick.
- Tom biraz bozulmuş yiyecek yedi ve hastalandı.
You're spoiling the mood.
- Sen ruh halini bozuyorsun.
I'm not spoiling their view.
- Ben onların manzarasını bozmuyorum.
Tom was attacked by a grizzly bear.
- Tom bir boz ayı tarafından saldırıya uğradı.
What should I do if I'm attacked by a grizzly bear?
- Bir bozayı tarafından saldırıya uğrarsam ne yapmalıyım?
Sami's vision was severely impaired.
- Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
He has some cognitive impairment.
- Onun biraz bilişsel bozukluğu var.
Tom ate some spoiled food and became sick.
- Tom biraz bozulmuş yiyecek yedi ve hastalandı.
When I opened the refrigerator, I noticed the meat had spoiled.
- Buzdolabını açtığımda, etin bozulduğunu gördüm.
Public morals have been corrupted in this town.
- Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.
Easy living corrupted the warrior spirit.
- Kolay yaşamak savaşçı ruhu bozdu.
Don't worry. Your joke did not really discomfit me.
- Endişelenme. Şakan beni gerçekten bozmadı.