My uncle has a store along the street.
- Amcamın cadde boyunca bir mağazası var.
As Jesus passed along the Sea of Galilee, he saw Simon and his brother Andrew casting a net into the lake.
- İsa, Galilee Denizi boyunca geçerken, Simon ve kardeşi Andrew'in göle bir ağ attıklarını gördü.
He has worked throughout the whole day.
- O, bütün gün boyunca çalışmaktaydı.
He stayed in Nagano throughout the summer.
- O yaz boyunca Nagano'da kaldı.
The island is covered with ice and snow during the winter.
- Ada kış boyunca buzla ve karla kaplıdır.
He has been working during the whole day.
- O, bütün gün boyunca çalışmaktaydı.
In the course of a year my son grew stronger.
- Bir yıl boyunca oğlum daha da güçlendi.
Afghanistan and Iran both changed their national anthems several times in the course of the 20th century.
- Afganistan ve İran her ikisi de milli marşlarını 20.yüzyıl boyunca birkaç kez değiştirmişti.
I sometimes talk to my neighbor across the fence.
- Bazen çit boyunca komşumla konuşurum.
We walked across the ice.
- Biz buz boyunca yürüdük.
I'll never see him again as long as I live.
- Hayatım boyunca onunla bir daha görüşmeyeceğim.
A river runs down through the valley.
- Vadi boyunca bir nehir akmaktadır.
I saw Tom walking down the beach.
- Tom'u sahil boyunca yürürken gördüm.
Kate stays in Izu over the weekend.
- Kate hafta sonu boyunca Izu'da kalır.
I was roaming over the mountains all through the night.
- Bütün gece boyunca dağlarda dolaşıyordum.
It is cold all year round here.
- Burada tüm sene boyunca hava soğuktur.
It is very cold here all the year round.
- Burası tüm sene boyunca soğuktur.
Dan maintained his innocence all along the lawsuit.
- Dan tüm dava boyunca masumiyetini korudu.
Towns sprang up all along the railroad.
- Bütün demiryolu boyunca kasabalar türedi.
She cried throughout the night.
- Bütün gece boyunca ağladı.
Throughout my life, I've had the great pleasure of travelling all around the world and working in many diverse nations.
- Hayatım boyunca, tüm dünyada seyahat etmekten ve birçok farklı uluslarda çalışmaktan büyük zevk aldım.
Tom chased Mary all the way to the station.
- Tom Mary'yi bütün yol boyunca istasyona kadar kovaladı.
The train was so crowded that we were obliged to stand all the way to Osaka.
- Tren o kadar kalabalıktı ki Osaka'ya giden bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda bırakıldık.
War has produced famine throughout history.
- Savaş, tarih boyunca sıkıntı üretti.