boyamak

listen to the pronunciation of boyamak
Türkçe - İngilizce
paint

Tom didn't intend to spend so much time painting the fence. - Tom çiti boyamak için çok fazla zaman harcamak niyetinde değildi.

I never thought it'd be this hard to choose a color to paint the kitchen. - Mutfağı boyamak için bir renk seçmenin bu kadar zor olduğunu asla düşünmemiştim.

stain
black

Tom said he wanted to dye his hair black. - Tom saçını siyaha boyamak istediğini söyledi.

Tom said he wanted to dye his hair black. - Tom saçlarını siyaha boyamak istediğini söyledi.

polish
discolor
decorate
color

Coloring eggs is fun. - Yumurta boyamak eğlenceli.

I never thought it'd be this hard to choose a color to paint the kitchen. - Mutfağı boyamak için bir renk seçmenin bu kadar zor olduğunu asla düşünmemiştim.

imbrue
wash
to paint, dye, color
engrain
to paint, dye, or color (something) (a certain color)
dye

Tom wants to dye his hair. - Tom saçını boyamak istiyor.

Tom said he wanted to dye his hair black. - Tom saçlarını siyaha boyamak istediğini söyledi.

to paint; to dye, to stain; to colour; to polish, to black
colour [Brit.]
{f} colour
imbue
to paint
boya
dye

Tom couldn't tell whether Mary dyed her hair or not. - Tom Mary'nin saçını boyatıp boyatmadığını söyleyemedi.

Have you ever dyed your hair? - Saçını hiç boyadın mı?

boya
paint

The paint on the seat on which you are sitting is still wet. - Oturduğun koltuktaki boya hâlâ ıslak.

The paint on the seat on which you are sitting is still wet. - Oturduğun yerdeki boya hâlâ yaştır.

boya
colour

Tom and Mary coloured some eggs for Easter. - Tom ve Mary Paskalya için birkaç yumurta boyadı.

The snow that fell recently has coloured the mountain white, it is truly beautiful. - Son zamanlarda düşen kar, dağı beyaza boyadı, bu gerçekten güzel.

boyama
(Otomotiv) coating
boyama
(Bilgisayar) paint

Tom's bicycle was blue before he painted it red. - Tom'un bisikleti o onu kırmızıya boyamadan önce maviydi.

John has been painting the door. - John kapıyı boyamaktadır.

boya
polish
boya
(Havacılık) coating
boya
tinction
boya
coat

Apply two coats of the paint for a good finish. - İyi bir sonuç için iki tabaka boya uygula.

The wall was coated with paint. - Duvar boya ile kaplıydı.

boyama
dipping
boya
{f} dyed

Tom couldn't tell whether Mary dyed her hair or not. - Tom Mary'nin saçını boyatıp boyatmadığını söyleyemedi.

She dyed her white skirt red. - O, beyaz eteğini kırmızıya boyadı.

boya
colouring
boyama
colouring
boyama
house painting
boyama
{f} painting

Tom figured it would take him a full day to finish painting the garage. - Tom garajı boyamayı bitirmenin onun bir gününü alacağını düşündü.

John has been painting the door. - John kapıyı boyamaktadır.

boyama
dyeing

When did you start dyeing your hair? - Ne zaman saçlarını boyamaya başladın?

The school's dress code prohibits dyeing your hair a non-natural color. - Okulun kıyafet kodu saçınızı doğal olmayan bir rengi boyamanızı yasaklıyor.

beceriksizce boyamak
daub
ayakkabı boyamak
shoe paint
boya
primer
boya
paint of
boyama
colouration
boyama
coloration
saçını boyamak
hair dye
Boyama
(Tıp) pigmentation
ayakkabı boyamak
to shine shoes
ağacı damarlı boyamak
grain
boya
make-up
boya
prov. ink
boya
paint; dye, stain; colour; colouring
boya
of coloring
boya
tint
boya
of colouring (Brit.)
boya
stain

Her shirt was stained with sauce. - Onun gömleği sosla boyandı.

The front of Tom's shirt was stained with blood from a gunshot wound. - Tom'un gömleğinin önü bir kurşun yarasından kan ile boyandı.

boya
deceptive appearance
boya
coloring

Coloring eggs is fun. - Yumurta boyamak eğlenceli.

We went back to my place and then we started coloring pictures together. - Mekanıma geri döndük ve sonra resimleri beraber boyamaya başladık.

boya
colour [Brit.]
boya
lacquer
boya
blazon
boya
painted

Tom's bicycle was blue before he painted it red. - Tom'un bisikleti o onu kırmızıya boyamadan önce maviydi.

The fence will be painted by Tom tomorrow. - Çit yarın Tom tarafından boyanacak.

boya
emulsion
boyama
dye

Tom helped Mary dye her hair. - Tom, Mary'nin saçını boyamasına yardım etti.

Tom wants to dye his hair. - Tom saçını boyamak istiyor.

boyama
colouring [Brit.]
boyama
stain
boyama
coloring, painting
boyama
coloring

We went back to my place and then we started coloring pictures together. - Mekanıma geri döndük ve sonra resimleri beraber boyamaya başladık.

Coloring eggs is fun. - Yumurta boyamak eğlenceli.

boyama
colored, painted
boyama
painting; dyeing; colouring; painted; dyed; coloured
boyama
staining
dudaklarını boyamak
rouge
göz boyamak
gild the pill
göz boyamak
to mislead, delude, deceive, hoodwink, pull the wool over someone's eyes
göz boyamak
to hoodwink
gözünü boyamak
to throw dust in sb's eyes
gümüş rengine boyamak
silver
hafifçe boyamak
tint
hafifçe boyamak
(saç) rinse
hafifçe boyamak
tinge
ham iken boyamak
engrain
kana boyamak/bulamak
to wreak carnage in (a place)
koyu renk boyamak
impaste
kırmızıya boyamak
raddle
maviye boyamak
blue

I don't really want to paint my house blue. - Evimi maviye boyamak istemiyorum.

Mary wants to paint her car bright blue. - Mary arabasını parlak maviye boyamak istiyor.

mermer gibi boyamak
marble
mora boyamak
purple
rezerve boyamak
(Tekstil) resist-dye
rezerve boyamak
to resist-dye
rulo ile boyamak
roll
siyaha boyamak
black

Tom said he wanted to dye his hair black. - Tom saçlarını siyaha boyamak istediğini söyledi.

sprey boya ile boyamak
spray paint
sprey boya ile boyamak
spray
tekrar boyamak
repaint
tekrar boyamak
redye
tutkallı boya ile boyamak
distemper
yeniden boyamak
repaint

Tom had to repaint his roof. - Tom çatısını yeniden boyamak zorundaydı.

I want to repaint my house. - Evimi yeniden boyamak istiyorum.

yeniden boyamak
re dye
yeniden boyamak
to redye
yeşile boyamak
green

Is it true that Tom wants to paint his house green? - Tom'un evini yeşile boyamak istediği doğru mu?

He'd used the dirty brush to paint the wall green, and he did not clean it afterwards. - Duvarı yeşile boyamak için kullanılmış fırçayı kullanmıştı ve sonradan onu temizlemedi.

çizgi çizgi boyamak
streak
üzerine boyamak
to overdye, to cross-dye
üzerini boyamak
paint out
Türkçe - Türkçe
Boya sürerek veya boyaya batırarak renk vermek
Ağır söz söylemek, aşağılamak
(Osmanlı Dönemi) IHTİDAB
Boya
sıbag
Boya
(Osmanlı Dönemi) DAKAL
GÖZ BOYAMAK
(Osmanlı Dönemi) t. Mc: Aldatmak, hileye düşürmek
boya
Aldatıcı görünüş
boya
Herhangi bir nesnenin renk vermek için veya koruma amaçlı olarak uygulanan kaplama
boya
Yazmak için kullanılan mürekkep
boya
Renk: "Son asır içinde elimizin değdiği her şey gibi, orasını da badana, sarı boya ve kalın çiçeğe boğmuşuz."- F. R. Atay
boya
Renk vermek, dış etkilerden korumak için eşyanın üzerine sürülen veya içine katılan renkli madde: "Tırnaklarının boyasını beğenmiyorum."- F. R. Atay
boya
Renk
boya
Renk vermek, dış etkilerden korumak için eşyanın üzerine sürülen veya içine katılan renkli madde
boya
(Osmanlı Dönemi) sıbga
boyama
Boyamak işi
boyama
Rengi boya ile sonradan verilmiş olan
boyama
Renkli yazma veya mendil
boyama
Rengi boya ile sonradan verilmiş olan: "Kara olan uzun bıyıkları, saçlarına pek uymuyor, boyama bıyığa benziyordu."- O. C. Kaygılı
boyamak