Şeytan kız kardeşimi yakaladı ve, muazzam bir kahkahayla, onu dipsiz bir çukura fırlattı.
- The demon grabbed my sister and, with howling laughter, cast her into a bottomless pit.
O, dipsiz bir çukura düştü.
- He fell into the bottomless pit.
O, dipsiz bir çukura düştü.
- He fell into the bottomless pit.
Midesi dipsiz bir çukur gibi görünüyordu.
- His stomach seemed a bottomless pit.
Bir bebeğin poposu kadar pürüzsüz.
- It's as smooth as a baby's bottom.
Sue'nun büyük bir poposu var ama o umursamıyor.
- Sue has a big bottom, but she doesn't care.
Karışıklığı önlemek için taban da etiketlendi.
- In order to avoid confusion, the bottom is labelled too.
Henüz tabana vurmadık.
- We haven't yet hit bottom.
Biz her zaman altta değil ve üstte olabilir miyiz?
- May we always be on top and not at the bottom.
34. sayfada alttan yedinci satıra bak.
- Look at the seventh line from the bottom on page 34.
Pantolon alttan giyilirdi.
- The trousers were worn at the bottom.
34. sayfada alttan yedinci satıra bak.
- Look at the seventh line from the bottom on page 34.
Evi baştan aşağı aradıktan sonra Tom, kaybettiğini düşündüğü cüzdanı buldu.
- Tom found the wallet he thought he'd lost after searching the house from top to bottom.
Mary dairesini baştan aşağı temizledi.
- Mary cleaned her apartment from top to bottom.
Planın iyi görünüyor fakat asıl önemli olan şu: bize daha çok iş getirir mi?
- Your plan sounds good, but the bottom line is: will it bring us more business?
Tom'un bunun asıl sebebini bulabileceğinden eminim.
- I'm sure Tom will be able to get to the bottom of it.
Onlar onu yukarıdan aşağıya muayene ediyorlar.
- They are examining him from top to bottom.
Evi baştan aşağı aradıktan sonra Tom, kaybettiğini düşündüğü cüzdanı buldu.
- Tom found the wallet he thought he'd lost after searching the house from top to bottom.
Onun masum olduğuna son dolarıma bahse girerim.
- I bet my bottom dollar he is innocent.
Dünkü şiddetli kar yağışından dolayı, yer çok kaygandı. Dışarıya adım atar atmaz kaydım ve kıçımın üstüne düştüm.
- Because of yesterday's heavy snow, the ground is very slippery. As soon as I stepped outside, I slipped and fell on my bottom.
Ben alt katta yaşıyorum.
- I live on the bottom floor.
Tom'un ayakkabısının altında sıkışmış biraz sakız var.
- Tom got some chewing gum stuck on the bottom of his shoe.
Gemi denizin dibine battı.
- The ship sank to the bottom of the sea.
Gemi denizin dibine battı.
- The ship went down to the bottom of the sea.
Bunun temeline iniyorum.
- I'm getting to the bottom of this.
Bunun temeline inmeliyim.
- I need to get to the bottom of this.
Sami, Leyla'nın cesedini teknenin altına yerleştirdi.
- Sami placed Layla's body on the bottom of the boat.
Lipsius was replaced at Leyden by Joseph Justus Scaliger (1540-1609), the French Protestant scholar who was known to contemporaries as the bottomless pit of erudition..
And they had a king over them, which is the angel of the bottomless pit, whose name in the Hebrew tongue is Abaddon, but in the Greek tongue hath his name Apollyon.
In other words, we will continue throwing good money after bad, trying to feed a bottomless pit's insatiable appetite for taxpayer dollars.
(Can we clean up() this sense?) The part seen, or intended to be seen, nearest the edge of the visual field normally occupied by the lowest visible objects, as footers appear at the bottoms of pages.
lack bottom.
The Dow Jones Industrial Average bottomed on September 24, 2001. The CRB Index bottomed on October 24.
Moreover, the Supreme Court has held that the President must obey outstanding executive orders, even when bottomed on the Constitution, until they are revoked.
Where shall we go for a walk? How about Ashcombe Bottom?.