Midesi dipsiz bir çukur gibi görünüyordu.
- His stomach seemed a bottomless pit.
Dipnotlar sayfanın alt kısmındadır.
- The footnotes are at the bottom of the page.
Bir bebeğin poposu kadar pürüzsüz.
- It's as smooth as a baby's bottom.
Sue'nun büyük bir poposu var ama o umursamıyor.
- Sue has a big bottom, but she doesn't care.
Gözlerimi tekrar açar açmaz, Amina bira bardağının tabanından bana bakıyordu.
- Once I opened my eyes again, Amina was staring at me through the bottom of her beer glass.
Henüz tabana vurmadık.
- We haven't yet hit bottom.
Pantolon alttan giyilirdi.
- The trousers were worn at the bottom.
34. sayfada alttan yedinci satıra bak.
- Look at the seventh line from the bottom on page 34.
Pantolon alttan giyilirdi.
- The trousers were worn at the bottom.
34. sayfada alttan yedinci satıra bak.
- Look at the seventh line from the bottom on page 34.
Onlar onu yukarıdan aşağıya muayene ediyorlar.
- They are examining him from top to bottom.
Onu baştan aşağı inceledi.
- He examined it from top to bottom.
Planın iyi görünüyor fakat asıl önemli olan şu: bize daha çok iş getirir mi?
- Your plan sounds good, but the bottom line is: will it bring us more business?
Tom'un bunun asıl sebebini bulabileceğinden eminim.
- I'm sure Tom will be able to get to the bottom of it.
Onlar onu yukarıdan aşağıya muayene ediyorlar.
- They are examining him from top to bottom.
Onun masum olduğuna son dolarıma bahse girerim.
- I bet my bottom dollar he is innocent.
Tom daha sonra ne yapması gerektiğini merak ederek merdivenlerin alt kısmında oturdu.
- Tom sat at the bottom of the stairs wondering what he should do next.
Dünkü şiddetli kar yağışından dolayı, yer çok kaygandı. Dışarıya adım atar atmaz kaydım ve kıçımın üstüne düştüm.
- Because of yesterday's heavy snow, the ground is very slippery. As soon as I stepped outside, I slipped and fell on my bottom.
Bir sayfanın alt kısmını okuyun.
- Read the bottom of the page.
Ben alt katta yaşıyorum.
- I live on the bottom floor.
Gemi denizin dibine battı.
- The ship sank to the bottom of the sea.
Gemi denizin dibine battı.
- The ship went down to the bottom of the sea.
Bunun temeline inmeliyim.
- I need to get to the bottom of this.
Bunun temeline iniyorum.
- I'm getting to the bottom of this.
Sami, Leyla'nın cesedini teknenin altına yerleştirdi.
- Sami placed Layla's body on the bottom of the boat.
(Can we clean up() this sense?) The part seen, or intended to be seen, nearest the edge of the visual field normally occupied by the lowest visible objects, as footers appear at the bottoms of pages.
lack bottom.
The Dow Jones Industrial Average bottomed on September 24, 2001. The CRB Index bottomed on October 24.
Moreover, the Supreme Court has held that the President must obey outstanding executive orders, even when bottomed on the Constitution, until they are revoked.
Where shall we go for a walk? How about Ashcombe Bottom?.
For example a flat-bottomed bowl.