Evime gelmek için zahmet etmeyin.
- Do not bother to come to my home.
Sabah 4:00'te beni uyandırmak için zahmet etmeyin. Yarın balık tutmaya gitmeyi planlamıyorum.
- Don't bother waking me up at 4:00 a.m. I don't plan to go fishing tomorrow.
Tom'a canımı sıkmaktan vazgeçmesini söyledim.
- I told Tom to quit bothering me.
Tom Mary'nin canını sıkmak istemiyordu.
- Tom didn't want to bother Mary.
Tom Mary'nin canını sıkmak istemiyordu.
- Tom didn't want to bother Mary.
Para büyük bir sıkıntı: Ne onunla yaşayabilirsin ne de onsuz.
- Money is a big bother: you can live neither with it nor without it.
Böyle bir sıkıntı olduğum için üzgünüm.
- I'm sorry to be such a bother.
Tom Mary'yi çalışırken rahatsız etmek istemedi.
- Tom didn't want to bother Mary while she was studying.
Seni rahatsız etmek istemedim.
- I didn't want to bother you.
Tom artık seni rahatsız etmeyecektir.
- Tom won't bother you anymore.
Onu rahatsız etmemek için dikkatli olmalısın.
- You should be careful not to bother him.
Rahatsız olmak istemiyorum.
- We don't want to be a bother.
Gitme. Sen bize rahatsızlık vermiyorsun.
- Don't go away. You're not bothering us.
Bütün bu rahatsızlık ne hakkında?
- What is all this bother about?
Why do I even bother to try?.
There was a bit of bother at the hairdresser's when they couldn't find my appointment in the book.
Yes, I can do that for you - it's no bother.
You didn't even bother to close the door.
I can't do either! said Pooh. Oh, help and bother!.
Would it bother you if I smoked?.
... because no one bothers to go and write about it ...