Warmer waters harm coral reefs and alter the distribution, abundance, and productivity of many marine species.
- Isıtıcı sular, mercan resiflerine zarar verir ve birçok deniz türünün verimini, bolluğunu ve üretkenliğini değiştirir.
In times of abundance, remember the times of famine.
- Bolluk zamanlarında kıtlık zamanlarını hatırla.
It is lamentable to remember what abundance of noble blood hath been shed with small benefit to the Christian state. - Sir Walter Raleigh.
Natural resources are not abundant in Japan.
- Japonya'da doğal kaynaklar bol değildir.
There are abundant food supplies.
- Bol gıda malzemeleri var.
We have ample time to catch our train.
- Trenimizi yakalamak için bol zamanımız var.
Why do you keep saying there's ample time?
- Niçin bol zaman olduğunu söylemeyi sürdürüyorsun?
The original qipao was wide and loose.
- Orijinal qipao geniş ve boldu.
A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
My pants are very loose because I've lost much weight.
- Pantolonum çok bol, çünkü çok kilo verdim.
Tom likes to wear loose-fitting clothes.
- Tom bol giysiler giymeyi seviyor.
The portions at this restaurant are generous.
- Bu restoranda porsiyonlar boldur.
She is one of the most generous people I know.
- O, tanıdığım en eli bol insanlardan biridir.
Tom drinks copious amounts of alcohol.
- Tom bol miktarda alkol içer.
They begin losing copious amounts of hair.
- Bol miktarda kıl kaybetmeye başladılar.
The rice we harvested is bountiful.
- Bizim biçtiğimiz pirinç boldur.
The dress has a full skirt.
- Elbisenin bol bir eteği var.
She is still full of energy.
- O hala bol enerji var.
A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
We have a plentiful supply of water.
- Bol miktarda suyumuz var.
We have had plenty of rain this year.
- Bu yıl bol yağmur vardı.
You promised that there would be plenty of hedgehogs in the village!
- Köyde bol miktarda kirpi olacağına söz verdin!
The troops had plenty of arms.
- Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
We have had plenty of snow this year.
- Bu yıl bol karımız vardı.
Very large windows assure abundant natural daylight.
- Çok büyük pencereler bol doğal gün ışığı sağlar.
He endowed the college with a large sum of money.
- O, üniversiteye bol miktarda para bağışladı.
Tom wore a long baggy T-shirt.
- Tom uzun bir bol tişört giyiyordu.
These jeans are baggy.
- Bu pantolon torba gibi bol.
Tom apologized profusely.
- Tom bol bol özür diledi.
I apologized profusely.
- Ben bolca özür diledim.