Tom filled in the blanks.
- Tom boşlukları doldurdu.
He left the last page blank.
- O, son sayfayı boş bıraktı.
This box is empty. It has nothing in it.
- Bu kutu boş. İçinde hiçbir şey yok.
Please replace the empty ink cartridge in the printer.
- Yazıcının boş mürekkep kartuşunu lütfen değiştir.
I want to know if you'll be free tomorrow.
- Yarın boş olup olmadığını bilmek istiyorum.
What does Tom do in his free time?
- Tom boş zamanında ne yapar?
Dick tried to solve the problem, in vain.
- Dick o problemi çözmek için boşuna çalıştı.
I tried in vain to persuade him not to smoke any more.
- Ben onu bir daha sigara içmemesi için boş yere ikna etmeye çalıştım.
She parked her car in a vacant lot.
- O, boş bir arazide arabasını park etti.
Rooms should be left vacant by eleven a.m. on the day of departure.
- Odalar, ayrılış gününde saat on bire kadar boş bırakılmalıydı.
This melon sounds hollow. Maybe that's why it was so cheap.
- Bu kavun boş görünüyor. Belki de çok ucuz olmasının nedeni budur.
It was another hollow promise.
- O başka bir boş sözdü.
Do you think I'm wasting my time?
- Sizce ben zamanımı boşa harcıyor muyum?
I was thinking about getting a divorce.
- Ben boşanma hakkında düşünüyordum.
You can accelerate as much as you want, but since the car's in neutral, we won't be going anywhere.
- İstediğin kadar gaza bas, arabanın vitesi boşta olduğu için hiçbir yere gidemeyiz.
His resignation left a vacancy in the cabinet.
- İstifası kabinede boşluk bıraktı.
Bring me your resume. I told you there's a vacancy at my office.
- Özgeçmişini bana getir. Sana ofisimde bir boş kadro olduğunu söyledim.
We do not live for idle amusement.
- Biz boş eğlence için yaşamıyoruz.
No matter how rich a man may be, he ought not to be idle.
- İnsanlar kadar zengin olurlarsa olsunlar, boşta olmamalılar.
Yuriko arranges flowers in her spare time.
- Yuriko boş zamanında çiçekleri düzenler.
I think I can do it in my spare time.
- Onu boş vaktimde yapabileceğimi düşünüyorum.
The apartment was completely bare when we moved in.
- Taşındığımızda daire tamamen boştu.
The shelves were pretty bare.
- Raflar oldukça boştu.
The waiting room is clearing out.
- Bekleme odası boşalıyor.
I've cleared my schedule.
- Programımı boşalttım.
The dirty water from the pool was drained, and replaced with clean water.
- Kirli su havuzdan boşaltıldı ve temiz su ile değiştirildi.
Tom cleaned out his bank accounts and disappeared.
- Tom banka hesaplarını boşaltıp ortadan kayboldu.
The ship anchored in the harbour and unloaded its goods.
- Gemi limana demir attı ve yükünü boşalttı.
They unloaded the ship.
- Gemi yükünü boşalttı.
McClellan wasted no time.
- McClellan zamanı boşa harcamadı.
No part of the pig is wasted.
- Domuzun hiçbir parçası boşa gitmedi.
I have to push my bike because one of the tyres is flat.
- Lastiklerden biri boşaldığı için bisikletimi itmek zorundayım.
Apparently that shabby flat is vacant.
- Anlaşılan o eski püskü daire boş.
The boats looked unoccupied.
- Gemiler boş görünüyordu.
The boats looked unoccupied.
- Tekneler boş görünüyordu.
Fadil felt a void in his life.
- Fadıl hayatında bir boşluk hissetti.
A man standing on the cliff was about to commit suicide by jumping into the void.
- Uçurumun üstünde duran bir adam boşluğa atlayarak intihar etmek üzereydi.
Anything is blissful with you. Nothing is meaningful without you.
- Seninle her şey hoş, sensiz her şey boş.
I hunt elk in my leisure-time.
- Boş zamanımda Kanada geyiği avlarım.
You can do it at your leisure.
- Onu boş zamanınızda yapabilirsiniz.
Those who wash the donkey's head waste soap.
- Eşeğin başını yıkayanlar sabunu boşa harcarlar.